BİRLEŞİK METAL-İŞ SENDİKASI GAZETESİ      Sayı 132 (Aralık 1999)

 

YENİ BİN YILIN BİZ EMEKÇİLERE MUTLULUK GETİRMESİ KENDİ ELLERİMİZDE..


EMEĞİMİZ, ALINTERİMİZ VE ÖRGÜTLÜLÜĞÜMÜZ
GÜCÜMÜZDÜR!

gündem

 

MİLENYUM’A GİRİYORUZ (?)

2000 yılına giriyoruz. Kimileri 3. Bin yıl, kimileri 21. Asır, kimileri ise, Milenyum yılı olarak isimlendiriyorlar.
Yazılı ve görsel basına göre bu isimler arasından en çok rağbet göreninin MİLENYUM olduğu anlaşılıyor. Yani, mutluluğa giden BİN YILLIK DÖNEM ...
Kısaca gelecek yüzyılın “mutluluk” yüzyılı olması umut ediliyor.
Bu dileğe katılmamak mümkün mü ?

Peki ama 2000'li yıllar nasıl mutluluk yılları haline dönüştürülecek ?
İşte bu sorunun yanıtını, henüz ne yazılı, ne de görsel medya vermiyor.
Ama iyi bilinen fıkralardan biri bu sorunun yanıtı veriyor:
Sohbet eden iki ayıdan biri; “Bu yıl armut bol olacakmış.” der.
Diğeri “Nereden biliyorsun?” deyince; yanıt “canım öyle istiyor.” biçiminde olmuş.
Birileri 2000 yılını mutluluk yılı olmasını istemişe benziyor...

Bizler de 2000 yılının, tüm insanlık için mutluluk yılı olması dileğine katılırız.
Ancak, bunun sadece dilek/temennide kalmaması için biraz çaba harcanması gerekiyor.
Örneğin Afrika'da açlık yaşayanlar için milenyum nasıl olacak ?
Ya da, her an üzerlerine bir Amerikan füzesi düşme olasılığı bulunan ülkelerin halkı için milenyum nasıl gelecek?
Her an işten atılma risk ve stresini yaşayan emekçilerin milenyumu nasıl olacak ?
Ömür boyu harcadığı emek ile başını soktuğu evinin depremde başına yıkılması olasılığını yaşayan ülkemiz emekçilerine de milenyum uğrayacak mı ?
Silahların susmadığı, oluk gibi kan akmasına seyirci kalınan dünyanın zengin kaynaklarının bulunduğu bölgelere de milenyum uğrayacak mı ?

Ne yazık ki, bu soruların yanıtı yok.
Ama biz kendi yanıtımızı ortaya koyalım:
Sözgelimi, kaynakların silahlara değil, açlık bölgelerine aktarılması ile,
Dünya üzerinde Pazar kavgaları pahasına yapılan savaşların durdurulması ile,
Ormanların, toprağın ve havanın zehirlenmesinin durdurulması ile,
İşsizliğin azaltılması için somut adımlar atılması ile,
Emekçilerin yüzyıllık kazanımlarının küreselleşmenin ve rekabetin gereği diyerek tırpanlanması girişimlerinin durdurulması ile,
Ve elbette kışın dondurucu soğuklarını çadırlarda geçirmek zorunda kalan depremzedelerimizin prefabriklere değil, süratle bitirilmiş konutlara alınması ve yaşamlarının normalleştirilmesi ile,
Ve dünyada herkesi DEMOKRASİ güneşinin ısıtması ile, 2000'li yıllar MİLENYUM yılları olabilir.

Yoksa, insanlar doğduğuna pişman edilmeye devam ediliyorsa,
insanlar yaşama sevinci duymuyor ve "ölsem de kurtulsam" duygusu içindeyse,
insanlar her an işten atılarak hayatlarının kararacağı duygusu içindeyse,
kitleler değil gelecek yüzyıldan, yarınlarından bile emin değillerse,
millenium /mutluluk tüm insanlık için değil, sadece ayrıcalıklı kesimler için olacaktır.
Bu hükümranlık ve şatafatın çok sürmeyeceğini Dünya Ticaret Örgütünün Seattle toplantısına gösterilen "yakın (!) ilgi" göstermektedir.

Biz emekçiler ekmeğin de, milenyum'un da bedava gelmeyeceğini biliyoruz.
Yaşamımızı milenyum'a dönüştürmenin sadece kendi emeğimiz ve alınterimize bağlı bulunduğunu, kendi örgütsel gücümüze bağlı bulunduğunu biliyoruz.
İşte bunun için; 2000 yılı bizler için demokrasiyi büyütme, mücadelenin tüm aşamalarına daha çok katılma, sendikamızı büyütmek için çaba harcama ve emekle elde ettiğimiz değerleri koruma ve geliştirme yılı olacaktır.

Kısaca, emekçilere mutluluk sloganlar ile değil, ancak ve sadece emekçilerin çabası ile gelecektir.