İŞÇİLERİN-EMEKÇİLERİN
SEÇİMLER ÖNCESİ TALEPLERİ .
1- İş güvencesi,
Bugün işçiler yasalarda yer alan haklarını
kullanmaya kalktığında işten atılıyor. İşverenler için işten çıkarma adeta bir
hak halini aldı. Ülkemiz konuyla ilgili ILO sözleşmesini imzaladığı halde bununla
ilgili yasa çıkmadı.
Oysa ekonomik ve teknik zorunluluk halleri
dışında haklı bir neden olmaksızın işçi çıkarılmasının yasaklanması
gerekiyor. Haksız yere işten çıkarılanların yargıya başvurusu ve işe iadeyi de
içeren bir iş güvencesi yasası çıkmalıdır.
İş güvencesini kayıtsız şartsız kabul
etmeyen hiçbir partiye oy yok.
2- İşsizlik sigortası
Zorunlu nedenlerle işten çıkarılan işçiler
için işsizlik sigortası kurulması şarttır. Böylece işsiz kaldığımızda devreye
girecek sigorta yardımları katlanılması zor durumlara düşmemizi engelleyecektir.
3- Sosyal güvenlik
reformu
Ülkemiz bir sosyal devlet ise sosyal güvenlik
kurumları hizmet üretebilir hale getirilmeli, bu kurumların özelleştirilmesi gibi
safsatalar yerine özerkleştirilmeleri sağlanmalıdır.
Başta SSK olmak üzere bu kurumlar faaliyetleri nedeniyle değil, birikimlerinin devlet
tarafından sermayeye peşkeş çekilmesi nedeniyle zor duruma düşmüştür.
Dün ücretlerimizden kesilen primleri faizsiz
kredi olarak kullanan siyasetçiler, bugün işi pişkinliğe vurup mezarda emekliliği
dayatıyorlar. Primleri tahsil etmeyen, kurum mallarını mirasyedi gibi harcayan devlet,
emekçilere verilen hizmetlerin küçültülmesinden başka seçenek aramıyor.
Ama öte yandan kurumların yönetimlerini kendi
kontrolünde tutmaya devam ediyor.
Sosyal güvenlik kurumları prim yatıranların denetimine bırakılmalıdır. Devlet bu
kurumlara katkı sağlamalıdır.
Kurumların alacakları ve malvarlığı iyi değerlendirilmeli, bu kurumların hizmetleri
geliştirilmelidir.
Kar amaçlı özel sigortalara geçit yok, Sosyal
güvenlik ve sosyal devletten vaz geçmeyeceğiz.
4- 1 Mayıs
yasalaşmalıdır.
1 Mayıs, işçilerin-emekçilerin birlik
mücadele ve dayanışma günü olarak tüm ülkelerde tatil günüdür. Ve dünyanın
tüm emekçileri bu günü sorunlarının çözümü konusunda eş zamanlı eylem ve
taleplerle kutluyorlar.
Dünya emekçilerinin onurlu bir parçası olan
Türkiye işçi sınıfı da 1 Mayısın yığınsal kutlamalara sahne olan, resmi tatil
günü olmasını talep etmekte haklıdır.
5- Zorunlu Tasarruf ve
Konut Kesintileri
Devlet çıkardığı yasalarla elini ücreti
zaten yetmeyen emekçilerin cebine atmıştır. Yapılan kesintiler de siyasiler için
arpalık olarak kullanılmakta ve emekçilerden zorla kesilen paralar sermayeye peşkeş
çekilmektedir. Emekçilerin tasarruf edip etmeyeceklerine karar vermeye hakları vardır.
Bu nedenle zorunlu tasarruf kesintileri derhal
durdurulmalı, konut kesintisiyle birlikte gerçek değerleri üzerinden çalışanlara
derhal iade edilmelidir.
Sermayeye, rantiyeye faiz dağıtırken kaynak
bulan siyasetçilerin, emekçilerin paralarının üzerine çöreklenmesine daha fazla
seyirci kalınamaz.
6- Hak Grevi
İşverenlerin yasa ve sözleşmeyle
üstlendikleri yükümlülükleri yerine getirmemeleri halinde işçilerin üretimden
gelen gücünü kullanmaları hak grevidir.
Hak grevi bugün yasak olduğu için işverenler
hak ihlallerini arttırmıştır. Hak ihlali durumunda emekçilere gösterilen mahkeme
kapısı, ihlalci işverenlerin ödüllendirilmesi anlamına gelir.
Yargı mercilerinin durumu da ortadadır, en
basit yargılama iki yıl sürüyor.
Konunun çözümünü yargıya atmak bir hukuk
devletine yakışmaz. Çünkü hukuk devleti, hakkı yerinde ve zamanında kullanılabilir
kılandır.
Bu nedenle hak grevi 2822 sayılı yasaya
girmelidir.
7- Şirketlerin
işçilere karşı borçlarından ortakları da sorumlu olmalıdır.
İflas eden şirketlerdeki işçi alacakları
nedeniyle büyük zararlar ortaya çıkıyor. Ülkemizde iflaslar kişisel zenginleşmenin
yolu olarak da kullanılıyor. Şirketi iflas eden bir çok kişi eskisinden çok daha
zengindir. Çünkü şirketlerin içini boşaltıyorlar.
Buna karşı piyasa alacaklıları çeşitli yollarla kendilerini güvence altına
alabiliyor. Ancak işçilerin alacakları henüz doğmadığı için hiçbir şey
yapılamıyor.
Bu nedenle şirketlerin ortakları da işçi
alacaklarıyla ilgili olarak sorumlu tutulmalıdır.
8- Referandum
yasalaşmalı, grev yasakları azaltılmalıdır.
Yetki ve sözleşme prosedürü işverenlere
büyük kolaylık sağlıyor. Örgütlenmeden sözleşmeye kadar bazen yıllar geçiyor.
Oysa toplu sözleşme ve örgütlenme temel insan haklarındandır. Bunların
kullanılabilir kılınması devletin en önemli görevidir.
Yetki ve toplu sözleşme prosedürü basitleştirilmeli ve hızlı sonuç almaya
elverişli hale getirilmelidir.
Referandum 2822 sayılı yasaya alınmalıdır.
Grev yasakları uygar dünyadaki düzeye getirilmeli, yasak niteliğindeki grev ertelemesi
yasadan çıkarılmalıdır.
9- Taşeronluk
kaldırılmalıdır.
Taşeronluk çalışanların hakları ve
özellikle örgütlenmesinin önündeki en büyük engeldir. İşverenlerin büyük
çoğunluğu örgütsüz, kayıt dışı ve düşük ücretle çalıştırmanın bir yolu
olarak taşeronluğu kullanmakta, işçiler hiçbir güvencesi olmaksızın ortaçağ
koşullarında çalıştırılmaktadır.
Taşeron işçilerinin asıl işyerindeki
sözleşmeden yararlanması ve haklarından kayıtsız şartsız asıl işverenin de
sorumlu tutulması sağlanmalıdır.
10- Asgari ücret geçimi
sağlayabilir düzeyde belirlenmeli ve vergi dışı tutulmalıdır.
Çalışanların en alt düzeyde yaşaması için
sorunlu olan miktarı ifade eden asgari ücret, uzun yıllardır göstermelik olmaktan
öteye gitmedi.
Hiçbir zaman sıradan bir ailenin gıda, giyecek, kira ve diğer harcamalarını
karşılamamıştır.
Üstelik gelir vergisi ve zorunlu tasarruf kesintisi yapılıyor.
Bu duruma daha fazla seyirci kalınamaz.
11- Sendikalar Yasası
demokratikleştirilmelidir
Milletvekilleri bile bir partiye bir dilekçeyle
üye olup ayrılırken, işçilerin sendika üyeliğinde noter şartı aranıyor. Bu durum
hem maddi hem de zaman açısından üyeliği zorlaştırıyor.
Ayrıca sendika kuruculuğu bir çok yasakla sınırlandırılmıştır. Oysa kurucu ve
yöneticiler için yüz kızartıcı suçlar dışında hiçbir engel olmamalı, sendika
aidatı ve yöneticilerin seçilmesi de dahil sendikaların işleyişi kendi tüzüklerine
bırakılmalıdır.
İşyerlerinden delege seçimlerine mutlaka
yargı denetimi getirilmelidir. Çünkü işyerlerinde yapılan haksızlıklarla
belirlenen delegeler sendikal demokrasinin önündeki en önemli engeldir.
12- Yeni ve çağdaş bir
Anayasa yapılmalıdır.
Yürürlükteki Anayasa 12 Eylül olağanüstü
döneminin bir ürünü olup, her konuda çok fazla yasak ve sınırlama içermektedir.
Bu Anayasa ile topluma adeta deli gömleği giydirilmiştir.
Oysa bu ülkenin gelişmeye açık ve çağdaş
demokratik ilkeleri içeren bir Anayasaya ihtiyacı vardır.
13- Devlet
demokratikleştirilmelidir.
Devlet olanaklarının bazı kişi ve grupların
kişisel çıkarları için kullanıldığı açığa çıkmıştır.
Milletvekili ve memur dokunulmazlıkları nedeniyle bu kişiler hakkında soruşturma bile
açılamamaktadır.
Bu büyük ayıp derhal giderilmeli, devlet çete
ve mafyadan temizlenmelidir.
14- Talandan ibaret
özelleştirmeler durdurulmalıdır.
Şimdiye kadar yapılan tüm özelleştirmeler
halkın zenginliklerinin yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çekilmesinden başka bir
sonucu olmamıştır. Özelleştirilen birimler ya kapatılmış, işçileri
çıkarılmış; yada sunduğu hizmetlerin kalitesi düşmüş ama fiatı olağanüstü
pahalılaşmıştır. Esasen özelleştirilen işletmeler zaten kar eden işletmelerdir.
Bugün özelleştirme çığırtkanlarının
yalana sarılmadan anlatabilecekleri tek bir özelleştirme örneği yoktur.
Bu nedenle sadece ideolojik bir saplantının
eseri olarak dayatılan özelleştirmeler derhal durdurulmalı, ancak devlet denetimindeki
tüm kurumlar değişik toplumsal kesimlerin katkısı da alınarak
özerkleştirilmelidir.
Öte yandan devlet tarafından yürütülmesinde
toplumsal yarar bulunmayan birimler gerçek değerleri üzerinden ve görevi layıkıyla
yürütecek kişi ve kurumlara devredilmelidir.
15- Yerel Yönetimler
Emekçilerin sorunları çevresel etkenlerden de
kaynaklanıyor. Bu nedenle yerel yönetim seçimleri de hayati önem taşıyor.
Yerel yönetim kudretini demokratik biçimde
halkı ile paylaşan ve katılım kanalları açan, hizmetin merkezine daima insanı alan,
çevre ile uyumlu sanayileşmeye olanak sağlayan, sağlık, kültür, spor ve sosyal
ihtiyaçlara olanak sağlayan hizmetler üreten, yerel birimlere çağdaş ve evrensel
değerleri taşıyan bir anlayış aynı zamanda ülkemizde demokrasinin ve kültürünün
yaygınlaşmasına katkı verecektir.
|