A. Sermayenin Küreselleşmesi ve Uluslar
arası ilişkilerde Türkiye’nin mevcut durumuna ilişkin saptamalarımız:
Sermayenin Küreselleşme süreci olarak tanımladığımız son 55 yıllık gelişim ve
dayatmaların günümüzdeki uzantıları, MAİ Anlaşması, WTO 3.Bakanlar Konferansı
Gündemi (Millenium Round), BİT(İkili Yatırım Anlaşmaları) ve Avrupa Birliğine aday
adaylığıdır. Bu birlik ve anlaşmaların karar mekanizmalarında yer alamama ya da
etkin olamamanın emekçilerin kazanımları ve ulusal çıkarlar yönünden telafisi
mümkün olmayan sonuçlar doğurması kaçınılmazdır.
MAİ anlaşması ve WTO’un Millenium Round dayatması tüm dünya toplumlarından
binlerce emekçi, çiftçi, tüketici, yurttaş ve insan hakları, doğal ve kültürel
varlık koruyucusu örgütlerinin ortak mücadelesi ile durdurulmuştur. Ne yazık ki
Hükümetlerimiz MAİ Anlaşması ve Millenium Round Gündemini savunanlar safında yer almıştır.
A.B.’ne girebilmek için 37 yıldır çaba harcayan ülkemiz yöneticileri ve büyük
sermaye grupları, birliğin istediği tüm tavizleri vermiş(Gümrük Birliği gibi) ve
aday adayı statüsünü alarak yeni tavizler verme yolunda ciddi adımlar atmışlardır.
Oysa Türkiye halkının, yıllardır ve umutla beklediği demokratikleşme, evrensel
kabul görmüş insan ve emek hakları ile çevre standartlarında hiçbir olumlu
değişiklik yaşanmadan Avrupa Birliği üyeliğinin ilk adımı atılmış ve ülkemizin adaylık konusu
Ulusötesi Sermaye arasında ekonomik bir pazarlığa dönüşmüştür. A.Birliği
adaylığı ile ülkemizde Nükleer Santral kurulmasına ilişkin kararların aynı
sürece denk düştüğü dikkate alınacak olursa, halkın beklentilerinin asla
gerçekleşmeyeceği,
hatta mevcut sosyal-çevresel standartların bile dibe vuracağı öngörüsünde bulunmak
yanlış olmayacaktır.
29 Eylül 1999 tarihinde ABD ile imzalanan ve 7 Aralık 1999 tarihinde TBMM’de 193
oyla kabul edilen Ticaret ve Yatırım İlişkilerinin Geliştirilmesine ilişkin
anlaşmanın hazırlık aşaması dahil en çok zarara uğrayacak toplumsal kesim olan
emekçiler, çiftçiler, küçük ve orta büyüklükteki işletmeler, tüketiciler,
çevreciler ve örgütlerinden bu anlaşma bilinçli olarak gizlenmiş, yalnızca ülkenin
büyük sermaye
grupları ile ortak hareket edilmesi yeterli bulunmuştur.10 Aralık 1999 tarihinde Resmi
Gazetede anlaşma metni olmadan yayınlanan 4485 sayılı kanun ile ülkenin tüm doğal
ve kültürel kaynakları ile emeğinin serbest bölge uygulamaları üzerinden ve ABD’li Ulusötesi tekeller
tarafından sömürülmesinin yolu açılmıştır.
B.
Küreselleşmecilerin talepleri doğrultusunda değiştirilen, yeni çıkarılan,
hükümet üyelerince hazırlıklarının yapıldığı açıklanan ve sömürüyü
yasallaştıracak çalışmalar:
- 1999 Ağustos ayında Anayasada yapılan değişiklikle, Ulus ötesi ve Çok Uluslu
Şirketlere, Türkiye Cumhuriyeti Devletini uluslar arası tahkimde(Hakem) dava etme
hakkı verildi. Bununla yetinmeyen küreselleşmeciler ve yerli uzantıları, uyum
yasaları ile kuralsızlaştırmayı yasall
aştırmak, yeni tavizler koparmak ve iç hukuku tamamen
ortadan kaldırmaya yönelik çabalarını arttırmışlardır. TBMM komisyonlarının
birinde red edilen kanun teklifleri bir başka komisyona küçük değişikliklerle
aktarılarak kabule zorlanmaktadır.
Sosyal Güvenlik Yasalarında
20.Ağustos.1999 tarihinde yapılan değişiklikler yeterli bulunmayarak yeni
değişiklikler ile Sosyal Güvenlik Kurumlarının yok edilmesi, emekçilerin 50 yıllık
kazanımlarının ellerinden alınması, sağlık ve emeklilik sigortalarındaki işveren
payları ile son
yıllarda yapılan devlet katkılarının kaldırılması ve Sosyal Güvenlik Sisteminin
reform adı altında özelleştirilerek sağlık tekellerine devredilmesi ve emeklilik
fonlarının da borsalara aktarılması yoluyla spekülatörlerin hizmetine sunulması hedeflenmektedir.
Devlet Memurları Personel Rejimi yasa tasarısı ile memurların iş güvencesi ortadan
kaldırılarak kitlesel işten çıkarmaların yasal zemini oluşturulmak istenmektedir.
Kamu çalışanları sendikalar yasa tasarısı ile dernek hüviyetindeki
sendikacılığın yasallaştırılması ve kamu emekçilerin örgütlülüğünün
bitirilmesi hedeflenmektedir.
Kamu kurum ve kuruluşlarının Kamu Yararı, Kamu Hizmeti ya da stratejik niteliklerine
bakılmaksızın Ulus ötesi tekellerin eline geçmesinin önündeki son engel olan
Anayasa değiştirilmiş ve Özelleştirme anayasal hüküm yapılmıştır.Başta Enerji
(Üretim, İletim ve Dağıtım), Telekomünikasyon, Ulaşım (Köprü,Yol, Liman),
Sağlık Kurumları, Eğitim Kurumları, Petrol Ofisi, Tüpraş gibi ülkemiz
insanlarının emekleri ile yaratılmış kurum ve kuruluşların talan edilmesi planlanmış ve bu
planın gerçekleştirilmesi için gerekli yasal düzenlemeler hızla yapılmaktadır. Bu
özelleştirme talanı sonrasında on binlerce emekçi işini kaybederken işsizler ordusu
daha da büyüyecek ve ülke her yönü ile ulusötesi tekellerin
tam denetimine geçecektir.
Ülke nüfusunun %40’ını oluşturan insanlarımızın yaşam kaynağı olan
tarımsal üretim, son yirmi yılda uygulanan bilinçli ekonomik politikalarla bitme
noktasına getirilmiştir. Ulusötesi tekeller ve onların yerli uzantılarının
çıkarlarının korunmasına yönelik yasa tasarıları ile çok yakın bir süreçte
tarımsal üretim ve başta GAP bölgesi, TİGEM’e ait tarım arazileri olmak üzere
tarımsal üretime uygun tüm topraklar bu şirketlerin tekeline geçecektir. Ülke
halkı, Genetik
Değişikliğe uğratılmış ya da hormonlu gıda ürünlerini tüketmek zorunda
bırakılacak ve çiftçiler de intihar eden tohumları üreten tekellerin işçisi
olacaklardır. Bu durum köyden kente göç olgusunu daha da hızlandıracak,
metropollerin alt yapı ve yerleşim sorunları içinden çıkılmaz bir hal alırken, kalabalık yığınların
işsizliği, emekçilerin ücretleri ve örgütlülük düzeyleri üzerinde ciddi bir
baskı oluşturacaktır.
Özellikle ABD ile yapılan ikili anlaşmadan sonra ülkemizde, kirlilik yaratan, enerji
tüketimi yüksek geri teknoloji yatırımları artırılacak ve enerjimiz yetersiz
denerek Nükleer (Ülkemiz insanlarının tüm karşı çıkmalarına karşın
ihalesinin yapılması çabaları en üst seviyeye çıkarılmıştır.) ve Kalitesiz
Linyit Yakıtlı Termik Santraller kurulacak, Siyanürleme ya da kavurma yöntemleri ile
altın üretimi yapacak şirketlerin oluşturacağı yasal izinli atık havuzları
Ulusötesi Tekellerin kimyasal ve nükleer atık depoları yapılacak ve ülke
insanlarının yaşamı büyük risk altına sokulacaktır.
Devletin ekonomik yaşamdaki etkinliği ile
sosyal devlet olma özellikleri yok edilerek, içi boşaltılacak ve yalnızca güvenlik
örgütü olarak işlev görmesi sağlanacaktır.
Bu ortaklaşılan
saptama ve görüşler ışığında;
- Ülkeyi yönetenlerce alınan, yalnızca yerli ve yabancı büyük sermaye gruplarının
yararına ülkede yaşayanların tümünün zararına ve insanlarımızı yok sayan bu
kararları, yapılan ikili ya da çok taraflı anlaşmaları ve küreselleşmecilerinin
tüm dayatmalarına karşı olduğumuzu,
- Küreselleşmecilerin bu saldırılarına karşı, ulusal ve uluslar arası düzeyde
ortak mücadelenin verilmesi için tüm toplumsal muhalefet güçlerinin katılım ve
katkıları ile bilgilendirmenin yaygınlaştırılması, Demokratik Kitle Örgütlerinin
merkez ve yerel birimlerinde Küreselleşme Karşıtı Çalışma Grupları
oluşturulması yönündeki çalışmalarımızı arttıracağımızı,
- Türkiye MAİ ve Küreselleşme Karşıtı Çalışma Grubu olarak yapmakta olduğumuz
çalışmaları, başta Emek Platformu olmak üzere tüm Demokratik Kitle Örgütleri ve
platformlarına düzenli olarak ulaştırarak bu yaşamsal önemdeki konuları
gündemlerine almaları için çaba harcayacağımızı,
Saygılarımızla Kamuoyuna duyuruyoruz.
Türkiye MAİ ve Küreselleşme Karşıtı Çalışma
Grubu
NOT: Bu Deklarasyon,
Çalışma Grubumuz üyesi TÜRK-İŞ, DİSK, HAK-İŞ, KESK Konfederasyonlarına bağlı
Sendikalar, TMMOB ve TTB Bağlı Meslek Odaları, Çevre, Tüketici, Yurttaş ve Meslek
Derneklerinin ortaklaşılan görüşleri doğrultusunda hazırlanmıştır.
İLETİŞİM:
Birleşik Metal-İş Sendikası Tel: (216) 380 85 90
Fax: (216) 373 65 02
e-mail: birmet@ibm.net |
Enerji Yapı Yol Sen.
İst. Şubesi Tel: (212) 212 94 25-26
Fax: (212)213 64 83
e-mail: eyysen@hitit.ato.org.tr |
TMMOB – İst. iletişim Tel: (212) 249 83 85
Fax: (212) 244 29 16
e-mail: tmmob@superonline.com |
e-mail: sykimdaksi@superonline.com
e-mail: turkiye-antimai@egroups.com |