MAI KARŞITI ÇALIŞMA GRUBU  -     BÜLTENLER

28.08.1999

BÜLTEN -6

Türkiye MAI ve Küreselleşme Karşıtı Çalışma Grubunun
25 Ağustos 1999 tarihli 32. olağan toplantısında tartıştığı konular
ve küreselleşmede son gelişmeler
e ait toplantı notları

 

1 – Deprem Sonuçlarının değerlendirilmesi:

Yaklaşık 15 aydır Türkiye çapında faaliyet gösteren ve Dünyadaki MAİ Karşıtı STK’lar ile de sıkı bir işbirliği ve koordinasyon içersinde çalışan Türkiye MAI ve Küreselleşme Karşıtı Çalışma Grubumuz, geçtiğimiz hafta yaşanan ve adı “Tanrı Vergisi Deprem” olarak konan Felaketin aslında, tümüyle mevcut çarpık, adaletsiz ve insanı yok sayan sistemden kaynaklanan bir yıkım olduğunun bilincindedir. Ülke İnsanları 30-40 yılda adım adım oluşturulan bu felaketin bedellerini kanıyla, canıyla ve tüm varlıkları ile öderken, bu çarpık sistemin mimarları hala ulusötesi sermayenin istekleri doğrultusunda uyum yasalarını birer birer (Tahkim, Sosyal Güvenlik gibi) meclisten geçiriyorlar. ON’larca yıldır insandan, emekten ve doğadan yana olanlarca oluşturulması ya da hiç olmazsa mevcut halinin korunması için mücadele edilen Sosyal Hukuk Devletinin, Özelleştirme adı altındaki talan düzeni ile yok edilmesinde sorumluluğu olanların, yaşanan son felakete 2 günlük gecikmeyle ve özelleştirme yüzünden yetersiz kalmış donanımları ile müdahale edemediklerini tüm insanlık ibretle izlemiştir. Bugün ülkemizde yaşananlar, dünyayı bu duruma getirenlerin ve onların yerli uzantılarının yıllardır uyguladıkları sermaye yanlısı politikaların sonucu olduğundan kuşku duymuyoruz.

  • Dünyadaki, İnsan, Emek ve Çevre Örgütlerinin durdurulması ve azaltılması için yıllardan beri her çeşit uyarıda bulunduğu küresel ısınma ve sera gazlarının emisyon etkisi, yer küremizin tüm dengelerini dengesizliğe dönüştürmüş ve bu da doğal afetlerin (deprem, sel, çığ, toprak kayması v.b) gündelik olaylar gibi kabul edilmeye başlanmasına yol açmıştır. Kar hırsı ile gözü dönen dünya sermayesi ise utanmadan, sıkılmadan hala bu sürdürülemez gaz emisyon yüzdeleri ile çalışacaklarını duyurmaktadırlar.

Sonuç ortada: Yüz binlerce ölü ve yaralı ile milyonlarca evsiz insan.

  • Bilim, sadece kar getirecek alanlara konsantre edilmiş ve insan yaşamını daha yaşanır hale getirmek, çocuk ölümlerinin sayısını azaltmak ya da sözde- doğal afetler için önceden uyarı sistemleri geliştirmek gibi rantsız fakat insanlığa hizmet edecek araştırmalar geri plana bıraktırılmıştır.

Sonuç: On binlerce sakat, on binlerce hasta ve yüz binlerce aç ve korunmasız insan.

  • Öncelikler farklılaştırılıp, insan bireyselleştirilip , kar maximizasyonu birinci öncelik haline getirilirken, insan yaşamı sıralamaya bile giremez duruma gelmiştir. “Tüm vatandaşlarımı 2 anahtar sahibi yapacağım” diyenler birinci anahtarla önce “insana yakışır toplu taşıma” ilkesinden tümüyle vazgeçerek “trafik canavarı” adını taktıkları cinayetlerin işlenmesine neden olmuş; ikinci anahtarla da “ucuz???” konut üretiminin önünü açmış ve bu ucuzluğa müteahhitler hiçbir katkıda bulunmamış, kar oranlarından asla fedakarlık yapmamış bu korkunç işleyişin bedelini hem de yaşamları ile yine bizim insanlarımıza ödetmişlerdir, ödetmektedirler. Ya da “Benim memurum işini bilir” diyerek iş başına gelenler, yurttaşlar için denetim yapması gerekenleri tüccarlaştırmışlardır.

Sonuç: On binlerce yetim, on binlerce öksüz ve on binlerce dul kalmış insan.

  • Varlık nedeni toplum düzenini, toplumsal çıkarları korumak ve geliştirmek olan Devlet ise, yönetenlerinin marifetiyle bu asli görevlerini taşeronlara devretmiş, insanlarını yok sayarak toplumun genel yararı yerine, küçük bir zümrenin -sermaye sahiplerinin- çıkarlarını korumak için “kuralsızlığı” ilke edinmiştir. Bu ise, beslenme, sağlık, barınma, eğitim alma, sağlıklı bir çevrede yaşama gibi anayasada yer alan tüm temel haklarımızın sistematik bir şekilde ihlal edilmesini kolaylaştırmıştır.

Sonuç: On binlerce mezar, on binlerce çadır ve kapıya dayanmış bulaşıcı hastalıklar.

  • Ülkeyi yönetenler, “Küreselleşmeye ayak uydurma” adına varını yoğunu satışa çıkarmış, Sivil Savunma görevinden vazgeçmiş ve böylesi bir afet durumunda çaresiz, etkisiz kalmış, özel sektöre araç, gereç tahsis etmeleri için yalvarırken yüzü kızarmamıştır. Her fırsatta belini kırmaya çalıştığı Sivil Toplum Örgütlenmelerinden medet umar hale gelen Yönetenler, ölü bedenler üzerinden yapılmak istenen ticarete bile sessiz kalmak suretiyle, finans kesimince yükseltilen faiz oranlarına da müdahale etme basiretini gösterememiştir.

Sonuç: Milyonlarca yoksul, borçlu doğup ve iflas ederek ölecek olan bebelerimiz.

  • Küreselleşmenin olmazsa olmaz koşullarından olan “aşırı tüketim” prensibi uğruna toplum ikinci konuta, yazlığa özendirilmiş, büyük ve lüx oteller insanlara tek tatil olanağı gibi sunulunca maddi gücü buna yeterli olmayanlar bir an önce, kötü de olsa kendi yazlık evini satın alma telaşına kapılmış ve tabii müteahhitler de bu furyada maliyetlerini düşük tutmak suretiyle kar marjlarını yükseltme yarışı içine girmişlerdir.

Sonuç : On binlerce masum insan cesedi, yüz binlerce yaralı ve acılı yürek, milyonlarca çaresiz ve ruhsal olarak çökmüş insan.

Birkaç yüz kişinin sermayesi küreselleşirken bize toplu mezarlar düştü.

Onlar küreselleşecek diye, çadırlarda, parklarda, açıkta yatan bizler olduk.

Onlar küreselleşirken yine aç, susuz, evsiz, korumasız, kimsesiz kalan bizlerdik.

“Cumhuriyet Bilhassa kimsesizlerin kimsesidir” sözünü söyleyenlerin ülkesinde, Kaybettiklerimiz, yaralılarımız ve çaresiz yaşayanlarımızla birlikte yok sayılan yine bizlerdik.

Evet, tüm bu gelişmelerin gerisindeki itici ve yıkıcı güç, para dışındaki tüm değerleri yerle bir edip, yok eden “Kapitalizm”in bizzat kendisidir.

2 – Küreselleşmede son Gelişmeler:

  • P.C.Global Trade Watch grubu direktörü Mike Dolan Seattle’da buluşacak Dünya MAI karşıtları koalisyonu tarafından yapılacak eylemler için “ Gelecek nesiller, torunlarımız Seattle Roundunu hatırlayacaklar” diyor. Mike Dolan “ Evet bu olayı hatırlayacaklar, ama asla gümrük tarifelerinin nasıl indirildiğini bilmeyecekler. Bu yüzsüz bürokratlar Cenevre’deki mekanlarından ayrılıp Seattle’a geldiklerinde küreselleşmeye karşı düzenlenmiş, hatırlardan silinmeyecek protesto gösterileri ile karşılanacaklar. “ diyerek devam ediyor sözlerine. Mr. Dolan haklı gibi görünüyor, bu buluşma gelişmekte olan ülkeleri daha derin bir batağa sürükleyen ve büyük çoğunluğun aleyhine çalışan ulusötesi şirketleri silkelemek için iyi bir fırsat olacağa benziyor. Çünkü Mike Dolan’ın da işaret ettiği gibi “ WTO sivil toplumun çok dar bir kesitine yarar sağlayan uluslar arası ticari ilişkiler yumağını temsil etmektedir.” (The Wall Street Journal- by Helene Cooper)
  • Yıl sonunda yapılacak toplantı gündemine sektörel bazda alınması istenen “Hizmet Sektöründeki Liberalizasyon” maddesi hakkında ABD tarafından yapılan öneriden alıntı aşağıdadır :

“Alternatif olarak üye ülkelerin kendi hizmet sektörlerindeki ticareti geliştirme amacıyla belirleyecekleri spesifik çıkarların olması halinde bu konu sektörel bazda da ele alınabilir. Hizmetlerden pek çoğu ekonomide bir ara sektör durumundadır ve telekomünikasyon, finans hizmetleri gibi sektörler ekonomik büyüme açısından önem arz etmektedir. Söz gelimi bazı gelişmekte olan ülkeler şimdiye kadar ihracat çıkarları olan ve aralarında görsel-işitsel ürünler, turizm, özel sağlık hizmetleri , bilgisayar hizmetleri ve profesyonel hizmetler gibi alanların da bulunduğu sektörleri belirlemiş bulunmaktadırlar. Finans ve telekomünikasyona ek olarak dağıtım ve expres kurye hizmetleri, özel eğitim, çevre hizmetleri ve enerji sektörleri de dahil edilebilir.” Kendini korumayı hedefleyen ülkelere ayrıcalık tanımayı öneren bu teklife rağmen Amerika’lı sağlık tacirlerinin iş potansiyellerini küreselleştirmek için nasıl yanıp, tutuştukları dünya çapında artık çok iyi bilinmektedir. Ayrıca dikkat edilecek olursa bu Bakanlık deklerasyonunda hiçbir sektörden kesin olarak bahsedilmemekte ve tüm sektörlerden genel olarak söz edilmektedir. Bu gelişme, Gelişmekte olan ülkelerin özellikle WHO-Dünya Sağlık Teşkilatı listesinde yer alan temel tıp ilaçlarının hiçbir gerekçe olmaksızın yüksek fiyata satılması durumunda, yerli şirketlere söz konusu ilaç üretimini yapmaları için patent lisansı alabilmelerini sağlama amacıyla TRIPs anlaşmasının yeniden masaya yatırılması yönündeki önerinin sahibi olan Zambia, Jamaica, Kenya, Pakistan, Sri Lanka, Tanzania ve Uganda’nın ilgisini çekebilir. (Dünyada hala Ulusal ve toplumsal çıkarlarını korumaya kararlı hem de az gelişmiş ülkelerin olduğunu bilmek insanı umutlandırıyor)(Anja Halle, İnt. Centre for Trade and Sustainable Development)

  • DÜNYANIN EN GİZLİ KURUMUNUN GÖRÜLMEYEN KOLLARI

Cenevre Gölünün kıyısındaki 1920’lerden kalma binanın iç bölmelerinde belki de yeryüzünün en güçlü örgütü hummalı bir şekilde çalışıyor. Tüm Hükümetlerden daha yetkili, kararları şu anda bile yaşamlarımızı derinden etkileyen, yiyecek seçimimize bile müdahale edebilen, dünyanın en güçlü demokratik hükümetlerinin onayladığı yasaları bile geçersiz sayabilen, ticaret savaşlarını başlatma gücüne sahip, dünya uluslarınca imza altına alınmış uluslar arası anlaşmaları bile yok sayabilen bu örgüt, Kosova’daki onca başarısına rağmen NATO değil, zayıf ve fonlardan mahrum edilen B.M. hiç değil, ülke ekonomilerini verdiği direktiflerle sermayenin istediği yöne çekme gücünü elinde bulunduran IMF bile değil. Cenevre Gölü kıyısında, Mont Blanc’ın eşsiz, büyülü manzarası eşliğinde uzanan, botanik bahçesini andıran güzel bahçelere sahip bu Örgüt, yukarıda sayılanlardan çok daha az tanınan ama hepsinden daha güçlü, nüfuzlu olan Dünya Tivaret Örgütü-WTO'dan başkası değil. WTO’nun en temel hedefi dünya ekonomi ve ticaretini tümüyle kuralsız, tek taraflı ve sadece şirketlere yarar sağlayan bir mekanizmaya dönüştürmek. (Sunday Independent- Londra)

  • ABD-CIA tarafından son dönemde yapılan çalışmalara ilişkin Financial Times’da çıkan makale kendilerini yıl sonu WTO Bakanlar Konferansına hazırlamakta olan Kapitalist dünyanın içini rahatlattı. “CIA Seattle’daki uykusuz gecenin provasını yapıyor” başlıklı makalede CIA’ye rapor eden Ulusal İstihbarat Konseyinin Kasım ayında yapılacak toplantıda muhtemel ulusal tehditleri bertaraf edebilme amacıyla bu ayın başlarında bir tatbikat toplantı gerçekleştirdiği belirtiliyor. Bir CIA sözcüsü ise bu denemenin özellikle politik karar alma mekanizmalarının toplantıya hazır olması ve önemli konularda yapılan üst düzey görüşmeler öncesinde bu tatbikatların her zaman yapılıyor olması dolayısıyla planlandığını bildirdi. (World Socialist Web Site)
  • Fin’li WTO ve küreselleşme karşıtı STK’lar bir araya gelerek A.B. ve Finlandiya Başkanlığının yıl sonu toplantısına katılmaması çağrısında bulundukları bir ortak deklerasyon yayınladılar. Ortak çağrıda A.B. nin şefffaf, demokratik, insan ve çevre haklarına dayalı bir yönetimden sorumlu olduğunun altı çizilerek, dünya ticaretinin gizlilik ve demokrasi karşıtı anlayışlarla yönetilen WTO gibi bir örgütün ellerine teslim edilemeyeceği, tüm devletlerin birincil görevinin tüm insan haklarını uygulamak, geliştirmek ve korumak olduğu , artık tüm devletler için küreselleşmeyi sorgulamanın zamanının geldiği belirtiliyor.
  • Clinton yönetimi Kasım ayındaki WTO Bakanlar Konferansından önceki gün tüketici, çevre ve emek gruplarının gündemle ilgili endişelerini doğrudan WTO Bakanlarına iletebilmelerini sağlamak amacıyla bir STK toplantısı düzenlemeyi planlıyor. Sözcü Esserman, sivil toplumun doğrudan bakanlarla görüşebilmesinin önemine inandıklarını, bunu daha önce Mart ayında yapılan toplantı öncesinde de denediklerini ve çok yararlı bulduklarını belirtiyor. Esserman bu planlarını diğer üye ülkelere de ilettiklerini ve kabul edilmesi için ısrar ettiklerini de sözlerine ekliyor.
  • ABD yönetimi 4 Ağustos günü, TRIPs – Patent ve telif haklarına ilişkin anlaşma – in WTO Bakanlar Konferansı gündemine dahil edilmesini istemediklerini açıkladı. Uruguay Raundu sürecinde müzakere edilen TRIPs anlaşmasının çok sert bir şekilde uygulamaya konduğunu ve gelişmekte olan ülkelere bir yarar sağlamadığını belirten ABD sözcüsü, bu konu ele alınacak olursa anlaşmanın mevcut durumundan bile geri adım atmak gerekebileceği yönünde endişeli olduklarını da sözlerine ekledi. TRIPs anlaşması gelişmiş ülkelerde 1995 yılında uygulamaya kondu fakat gelişmekte olan ülkeler için tam uygulamaya geçilmesi 5 yıl daha sonraya bırakıldı. En az gelişmiş ülkelerden bazıları için belirlenen uygulama takvimi ise 2002 yılıydı. Bazı gelişmekte olan devletler ise sadece belirlenen sürelerin uzatılmasının ötesinde TRIPs anlaşmasında üzerinde çelişkiler yaşanan Biyolojik Çeşitlilik gibi uluslar arası anlaşmaların etkilerinin de dikkate alınması gerektiğini belirtiyorlar. Gelişmekte olan ülkelerin bir diğer talebi ise ABD’de bile tam olarak kavranamayan Zihinsel İyelik Hakları boyutlarının yoksul halklar düzeyinde anlaşılmasının sağlanması yolunda çalışmalar yapılması. (Türkiye zorunlu olmadığı, en az 2000 yılına kadar zamanı olduğu halde Patent yasasını 1999 yılı başında yürürlüğe koyan ender ülkelerin başında geliyor. Bu önerilere bakılacak olursa normal süreyi bekleyen çoğunluk- diğer gelişmekte olan ülkeler- yeni bir süre uzatımı ile en azından bir süre daha kendi ekonomilerini koruma fırsatı elde edebilecekler)(British Institute of International and Comparative Law)
  • FOE’den Mark Vallianatos, yıl sonu toplantı gündeminde MAI-Yatırımlar maddesinin Eylül ve Ekim aylarında netlik kazanacağını, halihazırda A.B, Kanada ve Japonya’nın bunu desteklediğini, ABD’nin ise nispeten çekimser bir görüntü verdiğini, Hindistan, Pakistan ve Mısır’ın karşı çıktığını diğer ülkelerin ise arada kaldığını belirterek Hükümetlere gönderilmek üzere bir mektup örneği hazırlamış. Bu mektupta özetle, söz konusu öneriye karşı çıkılması, WTO’nun mevcut gücünü arttırmak yerine mevcut anlaşmaların yeniden ele alınarak toplumların yararına, yeniden dizayn edilmesinin istendiği belirtiliyor. (FOE-Europe)
  • Avrupa Birliği Dış İşleri Başkan Vekili PETER CARL, yıl sonunda yapılacak Millenium Round gündeminin kapsamlı olması konusunda verilen desteğin giderek arttığını belirtti. Özellikle AB, Kanada ve Japonya tarafından gündeme konması istenen ve WTO’nun mevcut yapısı içerisinde müzakere edilmesi olanağı bulunmayan Yatırımlar (MAİ) ve Rekabet konuları da dahil olacak bir biçimde geniş kapsamlı bir gündem ve bu çerçevede imzalanacak anlaşmalar turunun en geç 3 yıl içerisinde tamamlanması konularında Latin Amerika ülkelerinde azımsanmayacak sayıda ülke ile Asya kıtasında önemli sayıda ülkeyi ikna ettiklerini ve önümüzdeki ay destek veren ülke sayısının daha da artacağına inandıklarını belirtti.
  • Öncülüğünü Microsoft’un sahibi BİLL GATES’in yaptığı ve dünyanın en büyük ulusötesi şirketlerinin bir araya gelerek oluşturduğu bir Komisyon, 30 Kasım – 3 Aralık tarihlerinde ABD’nin Seattle kentinde yapılacak WTO Bakanlar Konferansı toplantısına katılacak ülkelerin temsilci ve büyükelçilerinin katılımını gerçekleştirmek için yüz binlerce ABD Doları tutarında bir fonu tahsis ettiklerini açıkladılar. Komisyonda yer alan ünlü ulusötesi şirketler arasında, Mikrosoft, Procter&Gamble, Xerox, General Motors, Hawlett Packard, Northwest Airlines, Boeing ve Ford Motor Company de bulunuyor. Avrupa Komisyonu eski Başkanı Sir Leon Brittan ulusötesi şirketlerin bu girişimini protesto ederek, bu durumun WTO’nun güvenirliğine zarar vereceğini belirtirken, Beyaz Saray’da bu girişimi doğru bulmadığını açıkladı. Ulusötesi Şirketlerden oluşturulan komisyon, bu yardımı almayı kabul eden ulus devletler için daha sonraki süreçlerde de süregelecek bir dizi ticari eğitim ve seminer çalışmasına katılım olanakları sağlayacaklarını açıkladılar. (Bu girişim Millennium Round’u kimlerin istediğini ve Sivil Toplum tarafından öğrenilince de kimlerin sözümona karşı çıktıklarını açıkça ortaya koyan çok çarpıcı bir örnektir.)

 

3 – Ç a ğ r ı

5. Bültenimiz ekinde yer alan Uluslar arası MAİ Karşıtları Koalisyonunun 20 Mart 1999’da hazırlayıp yayınladığı “ORTAK DEKLARASYON”u imzalama kampanyası Ülkemiz ve Dünyada devam etmektedir. İmza Kampanyasına katılan STK sayısı 27.08.1999 tarihi itibari ile dünya çapında 910’a ulaşmıştır. Grubumuz çalışmalarında henüz yer almayan STK’ların Ortak Deklarasyona gerekli duyarlılığı göstermelerini ve 1 Eylül 1999 tarihine kadar imzalayarak tarafımıza ulaştırmalarını bekliyoruz.

NOT: Bu bülten ekinde de “Ortak Deklarasyonu” tekrar gönderiyoruz.

Türkiye MAI ve Küreselleşme Karşıtı Çalışma Grubu

 

İLETİŞİM:

Birleşik Metal-İş Sendikası

Tel: (216) 380 85 90
Fax: (216) 373 65 02
e-mail: birmet@ibm.net

Enerji Yapı Yol Sen. İst. Şubesi

Tel: (212) 212 94 25-26
Fax: (212)213 64 83

eyysen@hitit.ato.org.tr

TMMOB – İst. iletişim

Tel: (212) 249 83 85
Fax: (212) 244 29 16
e-mail: tmmob@superonline.com

    e-mail: sykimdaksi@superonline.com

 

 

İnternet Sayfamızın Adresi:

http://maigrup.cjb.net

Ana Sayfaya Dönüş

 

ORTAK DEKLARASYON

18-21 Mart 1999 tarihleri arasında İsviçre’nin CENEVRE kentinde yapılan Uluslar arası MAİ Karşıtları Koalisyonu toplantısında aşağıda yazılı ortak görüşlerin Dünyadaki Sivil Toplum Örgütlerince 15.09.1999 tarihine kadar imzaya açılması ve toplanan imzaların WTO’nun başkanı ile tüm ülkelerin Başkan ve Başbakanlarına gönderilmesi kararlaştırılmıştır.

1 – Dünyadaki Hükümetler Kasım-1999’da WTO (Dünya Ticaret Örgütü) 3. Bakanlar Konseyi toplantısında bir araya gelecekler. Aşağıda imzası bulunan bizler Uluslar arası Sivil Toplum olarak, WTO güçlerinin yeni ve kapsamlı bir Liberalizasyon Raundu üzerinden genişletilmesi yönündeki tüm çabalara karşıyız. Bunun yerine, Hükümetler mevcut WTO anlaşmalarını gözden geçirmeli, WTO rejiminin bizzat kendisinden ve sistemden kaynaklanan ve dünya toplumlarının zararına olan açıkları gidermeli ve düzeltmelidir.

2 – Uruguay Raundunu oluşturan anlaşmaları ve WTO’nun kurulması sırasında tüm dünya ulusları ve halkları için daha iyi bir yaşam, refah ve küresel zenginlik vaad edildiği halde, gerçekte aradan geçen 5 yıllık süreçte WTO, zenginliğin sadece birkaç yüz zenginin elinde toplanmasına neden olmuş ve Küresel yoksulluğu arttırarak, sürdürülemez üretim ve tüketim modellerini uygulamaya koyarak bu kötü gelişmeye büyük katıda bulunmuştur.

3 – Uruguay Raundu anlaşmaları temelde Ulusötesi Şirketlerin yararına olarak dünya piyasalarını (Emek, Doğal Kaynak, Finans ve mal gibi) sonuna kadar açmayı hedefleyen çalışmalar yapmış, bedeli de ulusal ekonomilere, emekçilere, çiftçilere, tüm toplum kesimlerine ve doğaya ödettirilmiştir. Buna ilaveten WTO, sistemi, işleyişi, kural ve prosedürleri ile anti-demokratik, gizli kapaklı işlerin yapıldığı, saygınlığı olmayan ve dünya uluslarının mutlu azınlığı yararına çalışan bir örgüttür.

4 – Tüm bu olumsuzluklar, küresel ekonomik istikrarsızlığın arttığı, ulusal ekonomilerin çöktüğü, ulusların kendi içinde ve birbirleri arasındaki eşitsizliğin, çevresel tahribatların küreselleşme sürecinin şiddetlenmesinin doğal bir sonucu olarak arttığı bir ortamda yaşanmaktadır.

5 – WTO sisteminden yarar sağlayan Şirketlerle, WTO sistemine egemen olan hükümetler bu sorunları kabul edip cevap vermek yerine, WTO’da yeni Liberalizasyon maddelerinin kabul ettirilmesi yönünde çaba harcamaktadırlar. Bu girişim, küreselleşme ve WTO’dan kaynaklanan krizin şiddetlenmesine yol açacaktır.

6 – Bizler, WTO kuralları çerçevesinde özellikle yeni başlıklar altındaki yatırım, rekabet politikaları, devlet alım-satımları ve her türlü liberalizasyon müzakere-lerine karşı çıkıyor ve bu tip girişimlerin tümünü reddeden kampanyalar düzenleyeceğimize söz veriyoruz. Bizler özellikle de Patent ve Telif haklarını düzenleyen TRIPs anlaşmasını redediyoruz.

7 – WTO’nun gücünü arttırmaya ve kapsamını genişletmeye dönük tüm yeni müzakerelerin durdurulması (Moratoryum) çağrısını yapıyoruz.

8 – Bu moratoryum, mevcut anlaşmalar yeniden ve derinlemesine, kapsamlı bir

şekilde incelenene ve bu anlaşmaların değişmesi için gerekli tüm adımlar atılana kadar devam etmelidir. Bu yeniden incelemeler WTO’nun demokrasi, kalkınma,

çevre, insan ve işçi hakları, kadın ve çocuk hakları, beslenme, eğitim ve sağlık üzerindeki etkilerine cevap verebilecek ve Sivil Toplumun tam katılımı ile gerçekleştirilecek bir şekilde yapılmalıdır.

9 – OECD bünyesindeki MAİ müzakerelerinin başarıya ulaşamaması, küresel ekonominin kuralsızlaştırılmasına Ulusötesi Şirketlerin hakimiyetinin artmasına, kaynak kullanımının şiddetlendirilmesine ve çevresel yıkımlara karşı geniş bir toplumsal muhalefetin olduğunu göstermektedir.

10- Sistemin gözden geçirilmesi toplumlara bu gidişi değiştirme ve alternatif insani, sürdürülebilir enternasyonal bir ticaret ve yatırım sistemi geliştirme fırsatı verecektir.

ULUSLARARASI MAİ KARŞITLARI KOALİSYONU

Cenevre – 20.Mart.1999


 

Bu sayfalar Birleşik Metal-İş Sendikası tarafından hazırlanmıştır.