I. BİRLEŞİK METAL-İŞ SENDİKASI
Birleşik
Metal-İş, ülkenin ve işçi sınıfının önündeki sorunların
çözülmesi yolunda somut bir girişim, güçbirliği ve dayanışmanın ifade sidir.
Birleşik Metal-İş, metal işçilerinin onlarca yıllık onurlu mücadelelerinin
kararlı ve deneyimli mirasçısıdır.
Birleşik Metal-İş, metal işçilerini 2000’li yıllara taşıyacak öncüsüdür.
Birleşik Metal-İş, sermeyinin uluslarötesi iş ve güçbirliğinin karşısında
metal işçilerinin uluslararası düzeyde birlik ve dayanışmasını sağlayacak olan
sendikasıdır.
Birleşik Metal-İş, bilimsel ve teknik gelişmelerin hız kazandığı 90’lı
yıllarda, sorunların çözülmesi, demokrasinin kazanılması, ülkede ve işyerinde
barışın egemen kılınması yolunda mücadeleyi başa alan ve bu amacından asla ödün
vermeyen bir sendikadır.
Birleşik Metal-İş, üyelerinin ülkenin toplumsal yaşamı içindeki rollerini
yükseltmek, demokratik kuralların uygulanmasını sağlamak, katılımın herkes için
eşit olarak uygulanmasını sağlamayı başa alan DEMOKRATİK bir
sendikadır.
Birleşik Metal-İş,Ülkenin ve üyelerinin yaşamını ilgilendiren her sorunu
gündemine alarak, üyelerinin sendikalarına sahiplenme duygusunun sağlandığı ve tüm
üyelerinin “işte benim sendikam”
diyebilecekleri bir sendikadır.
Birleşik Metal-İş, tüm bu amaçlarına ulaşmak için gerekli gücü sadece
üyelerinden alan ve bununla gurur duyan, işleyiş ve kararlar sürecinde BAĞIMSIZ
bir sendikadır.
Birleşik Metal-İş, çağın gelişim ve değişim dinamiklerini bilimsel
çalışmayı başa alarak yakalayan, gelişmeleri işçi gözü ve çıkarları
açısından yorumlayan ve işleyişinde üyeleri arasında hiç bir ayrıma yer vermeyen KİTLE
sendikasıdır.
Birleşik Metal-İş, dünyamız üzerinde yüzlerce yıllık mücadelenin temelinde
emek ve sermaye mücadelesi olduğunu gözden kaçırmadan, bugün için klasik bileşimi
önemli ölçüde değişen, genişleyen ve çeşitlenen İŞÇİ SINIFI
sendikasıdır.
Özetle; Birleşik Metal-İş, demokratik, bağımsız bir sınıf ve kitle örgütüdür.
Birleşik
Metal-İş, hizmeti sadece aidat ödeyen
üyeler ile sınırlı görmeyen, üye ailesini hizmet merkezinde gören bir sendikadır.
Birleşik Metal-İş, dünyanın küçülmekte olduğu gerçeğini görerek, işçi
sınıfının uluslararası birlik ve dayanışmasını özel bir önem veren bir
sendikadır. Ulusal düzeyde üyesi bulunduğu DİSK ve uluslararası düzeyde de Avrupa
Metal İşçileri Federasyonu’nun (FEM) ve Uluslararası Metal İşçileri
Federasyonu’nun (IMF) en aktif üyelerinden biri olmayı, emeğin evrensel mücadelesine
aktif katılımın bir gereği saymaktadır.
Başa
dön
1. BİRLİK ÜZERİNE
İşçi sınıfının tarih boyunca
hak alma yolunda en temel gücü birliği olmuştur.
İşçi sınıfının, sınıf olarak ortaya çıktığı tarihten itibaren başlayan ve
sürmekte olan hak alma mücadelesinde somut kazanım sağlayan girişimin adı birliktir.
İşçinin örgütlü birliği olan sendikalar da, bu uzun erimli arayışın bir sonucu
olmuştur.
Bugün birlik daha acil ve daha yakıcı bir hedef olarak her düzeyde işçi
sınıfının gündeminde bulunmaktadır.
Dünyamızın içinde bulunduğu yoğun gelişme ve değişme süreci ile ülkemizin
özgün koşulları dikkate alındığında işçi sınıfının birliğine olan
gereksinim ve bunun anlam ve önemi daha da artmaktadır.
Yeni teknolojilerle işsiz kalma tehlikesiyle karşılaşan
yığınlar, haklarını nasıl koruyacaklar?
Dünyanın neredeyse tümünün ticari rekabete açılmaya başladığı bu süreçte,
işçi ücretlerinin rekabetin temel avantaj unsuru haline getirilmesi ve bu nedenle
ücretlerin düşürülmesi politikalarına karşı ne yapılacaktır ?
Ülkemizin kendine özgü koşullarında sendikal özgürlükler, demokratik katılım ve
adil paylaşım nasıl sağlanacaktır ?
Endüstri ilişkilerinin üç sacayağından biri olan emek ve örgütlerinin, sürekli
işbirliği yapan devlet ve işverenler karşısında etkin olma ve hak alma dönemi
nasıl başlatılacaktır ?
Bu sorunların ve gelecekte ortaya çıkabilecek sorunların
temel çözüm yolu elbette işçi sınıfının BİRLİĞİDİR...
Sendikal ilkelerimizin tümünü
birbirini tamamlayan ve ortaya tutarlı bir sendikal anlayış çıkartan ilkeler olarak
görmek gerekir.
Birlik, ırk, cins, din ve siyasal düşünce ayırımı gözetmeksizin işyerinde,
işkolunda, ülke düzeyinde ve uluslararası düzeyde ele alınmalıdır.
Sorunun genişlik ölçeği gözetilerek, o düzeyde işçi sınıfının birliğinin
oluşturulması, kesin çözüm için gerçek bir anahtardır.
Birleşik Metal-İş, metal işçilerinin bu gerçekler ışığında attıkları en
önemli birlik adımlarından birisi olmanın haklı gururunu taşımaktadır.
Bu gerçeklerden yola çıkan metal işçileri ilk elde
Otomobil-İş Sendikası’yla Maden-İş Sendikası’nı birleştirerek Birleşik
Metal-İş Sendikası’nı oluşturmuşlar ve sorunun nihai çözümü için ise çaba
harcamayı sürekli bir ilke haline getirmişlerdir.
Başarı daima birliğini sağlayanların olmuştur...
Başa
dön
2. AMAÇLARIMIZ
Birleşik Metal-İş
Sendikasının varlık nedeni, öncelikle üyelerinin ekonomik, demokratik, sosyal ve
kültürel sorunlarına sağlıklı çözümler üretmek, bunları birlikte hayata
geçirmek, gereksinimlerimizi çağın gelişim ve değişimine uygun olarak dinamik bir
anlayışla gözden geçirmek ve sürekli yenilenmektir.
Sendikamız başta üye kitlesi olmak üzere bir bütün olarak
emekçi kitlelerin çalışma koşullarının iyileştirilmesi, refah ve mutluluğunu
arttırılması doğrultusunda kararlı ve sürekli bir çaba içindedir.
Birleşik Metal-İş, ulusal ve uluslararası düzeyde barış
ve karşılıklı eşit çıkarlara bağlı olarak ilişkiler kurar ve sürdürür.
Sendikamız, hukukun üstünlüğü, insan haklarına, temel hak
ve özgürlüklere ve çağdaş evrensel kurallara ve demokratik ilkelere tam uyulmasını
sağlamak için mücadele verir.
Sendikamız, doğal çevrenin ve ekolojik dengenin korunmasına
azami dikkat ve önem verir.
Sendikamız, sadece hukuk mevzuatımızın değil, dünyanın
giderek evrensel kurallara ulaştığı uluslararası sözleşmelerin de uygulanması
yönünde çaba gösterir.
Sendikamız, sendikacılığı salt toplu iş sözleşmesi
yapmak olarak görmez ve üyelerimizin yaşamın her alanında etkinliğinin artması ve
bir bütün olarak toplumsal rollerinin yüksel tilmesi için çaba sarfeder.
Sendikamız, kamuoyuna ve karar
organlarına ekonomik ve toplumsal yaşamımızın temel sorunlarına ilişkin görüş
bildirmeyi de görevleri arasında görür.
Bu doğrultuda;
Katılımcı ve eksiksiz bir demokrasi ile Demokratik hukuk düzeni için, demokrasinin
tüm kurum ve kurallarıyla hayata geçirilmesi için, insanı merkeze alan ve önem veren
bir toplumsal düzen için, kısaca insanca çalışmak ve insanca yaşayabilmek için
tüm gücünü seferber etmeyi, bu yolda diğer emekçi örgütleri ve kitleler ile iş ve
güç birliği yapmayı temel koşul olarak görürken, açık, samimi ve kararlı bir
mücadeleyi amaçlarının hayata geçirilebilmesinin olmazsa temel saymaktadır...
Başa
dön
3. İLKELERİMİZ
Sendikal anlayışımız
üç temel ilke üzerinde kurulu bulunuyor. İlkeler, kurum ve kişilerin teorik ve pratik
faaliyetlerinde kılavuzluk eden genel dayanaklardır.
Sendikamızın ilkeleri; Gerçekçilik, Tabanın Söz ve Karar Sahibi Olması ve Birlik’tir.
a) Gerçekçilik
Somut olguların dikkate alınarak
tesbitler yapılması ve politikaların belirlenmesi anlamına gelir.
Gerçekçilik, kitleleri bilinmeze doğru götürmeyi önler.
Ancak, gerçeği görmek söylendiği kadar kolay değildir. İnsanlık tarihinin
gerçeği bulma ve gerçeğe ulaşma tarihi olduğunu da göz önüne aldığımızda
bunun ne denli zor, hassas ve önemli olduğu ortaya çıkar.
Gerçek, “objektif”tir.
Aynı koşullar altında olmak kaydı ile aynı bilgiye ulaşmak objektiflik anlamına
gelir.
Öyleyse tesbitlerimiz ve iddialarımız objektif gerçeklere dayanmalıdır.
Gerçekçi tespitlerimizin tek başına bir anlamı yoktur. Gerçekçilik üyelerin
katılımı ve yorumlaması ile ete kemiğe bürünür, hayata geçer.
b)
Tabanın Söz ve Karar Sahibi Olması
Tabanın söz ve karar sahibi olması, sendikal demokrasinin
güç ve dayanak noktası olan temel ilkemizdir.
Sendikal demokrasi ve katılımcılık tabanın söz ve karar sahibi olma ilkesinin temel
bileşenleridir.
İşçilerin haklarını elde etme örgütleri olan sendikalar demokrasinin yaşandığı
örgütlerdir. Deneyimlerimizin de gösterdiği gibi, eğer katılım sağlanamıyor ise
temsili demokrasi biçimsel kalmaya mahkumdur. O halde üyelerin kendi haklarını almada
başvuracağı yöntemlerin seçilmesi, örgütlenme, toplu sözleşme teklifleri ve grev
kararları da içinde olmak üzere bir olayın tartışılmasında katılımın
sağlanması, özgür bir tartışma ortamının yaratılması, azınlıkta olan
düşüncelerin de dikkate alınması katılımın ve dolayısıyla düşüncelerin
yaşama geçmesinin anahtarlarıdırlar. Sendikal demokrasi ancak bu şekilde uygulanır.
Bu süreç, özgür bir tartışma süreci, yaratıcı ve yapıcı katılım ve fabrikadan
başlayarak görevlerin belirlenmesinde demokratik seçimlerin uygulanması, tabanın söz
ve karar hakkının kullanılması, hayata geçirilmesidir.
c) Birlik
Sendikanın ve üyelerin
yaşamını etkileyecek tüm kararların, özgür bir tartışma ortamı ve katılımla
alınması, çoğunluğun kararının uygulanması, azınlığın da haklarının
korunması sendikal birliğin temel ögeleridir.
Kararlar ancak herkesin kendini ifade edebildiği, sendikal birliğin sağlandığı
ortamda hayata geçer. Sendika amaçlarına ancak böyle ulaşabilir, güçlü ve sözü
dinlenir bir örgüt haline gelebilir.
Sendikal birlik sendikanın yaşamında ve amaçları doğrultusunda ilerlemesinde
vazgeçilmez bir ilkemizdir.
Başa dön
4. SENDİKAL KADROLAR
Sendikanın üyeleri
sendikal çalışmaları yürütmek ve görevleri yerine getirmek için demokratik
seçimlerle temsilcilerini, şube ve merkez organlarındaki yöneticilerini seçerler.
Sendikal görevleri yürüten kadrolar görevlerini tüzük ve yönetmeliklere göre
yerine getirirler.
Belirlenen tüm yazılı kurallarının yanısıra
sendikanın kadroları işçi sınıfına hizmet üretmenin özveri ve heyecanını
yaşarlar. Yetki ve inisiyatifleri belirlenmiş, aldığı görevle uyumlu sorumluluk
üstlenen kadrolar sendikanın ilerlemesinde motor görevini yerine getirirler.
a) Üyeler:
Üyelerimizin gönüllü ve aktif
katılımıyla sendika önüne koyduğu hedeflere ulaşabilir.
Sendikal anlayış ve yapılanmamız üyelerimizin sendikal çalışmalara katılımını
en üst düzeye çıkarma amacına yöneliktir.
Genel kurullar, merkez ve şube organları, işyerleri ve şubeler düzeyinde kurulan
komisyonlar üyelerimizin doğrudan katılımıyla oluşur, böylece örgütlü, güçlü
ve dinamik bir sendikal yapı kurulur.
Doğal olarak, üyelerimizin komisyonlara, kurullara katılmaları aynı zamanda fikir
çeşitliliği ve renklilik sağlayacaktır. Bu durum sendikamız için bir zenginliktir.
Tüm işlerin seçimli kişiler tarafından yapılmasını istemek, işçi katılımını
içemediği için demokrasiyi de dışlayan bir anlayıştır. Oysa bizim çalışma
anlayışımız kollektif çalışmadır.
Sendikal sorunlar üyelerimizin dışında ve vekaletini alarak değil, bizzat
üyelerimizin gücü ve desteği ile çözülebilir. Örneğin bir avukat vekaletini
aldığı bir kişinin sorununu ilgili kişi olmadan da çözebilir. Bu doğaldır, ama
işçi sendikaya üye olduğunda sendikayı kendine vekil tayin etmiş olmaz. Demokratik
bir sendika işçinin dışında, işçinin destek ve bilgisi olmadan, yaşayamaz ve
güçlenemez.
Sendikaların prestijlerini sarsmak, etkisiz ve güçsüz kuruluşlar haline getirmek
amacına yönelik propagandalar sonucu işçilerin sendikaların etkinliklerine
katılmaması körükleniyor. Oysa sendika tüm üyelerinin sendikal çalışmanın
içinde olması halinde olumsuzluklarından arınır, pasiflikten kurtulur ve işçi
sınıfının mücadelesinde yol gösterebilir.
b) Temsilciler:
Temsilcilik kurumu, sendikal
işleyişin önemli bir kademesidir. Temsilcilik yönetsel bir görevdir.
Başta toplu sözleşmenin uygulanması ile ilgili olan görevleri olmak üzere, üyelerin
sendikal etkinliklere katılımı sağlama, sendikal faaliyeti işyerlerinde
yaygınlaştırmanın kurullarıdır.
Temsilcilik en az 2 yıl süren, gönüllülük temelinde yoğun ve zorlu bir nöbettir.
Temsilciler kurullarının çalışmaları, sendikanın ilkeleri temelinde olmalıdır.
Temsilciler yaptıkları işlerden dolayı sendika yetkili organlarına olduğu kadar
üyelere karşı da sorumludurlar. Sendikal anlayışımızın üyelerimizin gözünde ilk
temsili kurumudur.
Yani temsilci, sendikacı olarak bilinir ve böyle algılanır. O halde sendikanın
kimliği ve görüntüsünün oluşmasında temsilcinin davranış biçimi, sorunlara
yaklaşım ve bunların çözümüne ilişkin tutumu sanıldığından çok daha fazla
önemlidir.
Temsilcilik kurumuna başta üyeler olmak üzere herkes çok duyarlı bir yaklaşım
göstererek; sendikal kimliğimizin doğru tanınması, iyi algılanması,
farklılıklarımızın doğru kavranması ve bir bütün olarak sendikamızın herkesin
övündüğü ve üyelerimizin gurur duydukları bir noktaya gelmesinde önemli bir payı
olacaktır.
c) Yöneticiler:
Yöneticiler, işçi sınıfının
iradesi ile, karşı karşıya bulunduğumuz sorunlara çare bulmak üzere gönüllülük
temelinde göreve gelen kişilerdir. Temel görevleri tüzüğün kendilerine yüklediği
görevleri yerine getirmek, örgütün büyütülmesi, çalışmaların verimliliğinin
ve katılımın arttırılması, toplam olarak üyelerin
sorunlarına ve ihtiyaçlarına tatmin edici çareler bulmaktır.
Birleşik Metal-İş’de yönetimin çalışma yöntemi, kollektif çalışmadır.
Örgüt ilkelerine, tüzük ve yönetmeliklerine uygun davranılmasını sağlama
konusunda birinci derece sorumlu kişi ve kurullardır.
Örgütün sürekli denetlenmesi, eksikliklerin tesbit ve giderilmesi için gerekenlerin
organize edilmesi görevi ilk elde yöneticilerindir.
Bununla birlikte sınırlı sayıda yöneticilerin tüm sorunları görme, tesbit etme ve
çözmeleri olanaklı olmadığı için yönetim kademeleri ortaya çıkmıştır.
Böylece sorunun yerinde tesbitini yapacak yönetsel birim olan temsilcilikler
oluşmuştur.
İkinci olarak şubeler düzeyinde sorunun çözümü sağlanır.
Bunlar dışında Denetleme ve Disiplin Kurulları kendi görev alanlarında tüzüğün
belirlediği görev ve yetkiler çerçevesinde yönetsel işleve sahip kurullardır.
Sendika demokratik yönetim ve yepılanmasına uygun olarak eleştiri ve özeleştiri
ilkesinin istisnasız uygulandığı bir anlayışa sahiptir.
Bu ilke demokratik denetimin en ileri aşamalarından biridir.
Başa dön
5. ÖRGÜTLENME
Sendikaların
varlığının vazgeçilmez koşulu olan örgütlenme, bir yanıyla yeni üye kazanmak,
diğer yanıyla da varolan üyelerin sağlıklı bir bir örgütsel işleyiş içinde,
birlikte oluşturdukları örgüte mümkün olan en fazla katkıyı sağlayabilmeleri
için tüm yolların açık tutulmasıdır. Yeni üye kazanma, yani damarlara taze kan
akışını sağlamak sendikaların amaçlarına ulaşma ve etkilerini arttırmalarının
ilk koşuludur.
Bugün dünyada ve ülkede sendikaların yeni üye kazanmalarının yolu büyük
güçlüklerin aşılmasını gerektiriyor. Bu güçlükleri aşmak Birleşik Metal-İş
Sendikası’nın birinci hedefidir.
İşverenlerin sendikal örgütlenmeyi engellemek için, başta işten çıkarmak olmak
üzere birçok yol denedikleri biliniyor. İşverenlerin sendikal örgütlenmeye karşı
hareket kabiliyetlerini arttıran yasal ve fiili boşluklar ortadan kaldırılmalı, bu
amaçla diğer sendikalarla ortak etkinlikler örgütlenmelidir.
İş güvencesi için etkin düzenlemelerin bir an önce yaşama geçirilmesi, sendikal
örgütlenmenin kısa sürede sonuçlanmasını engelleyen prosedürün daha basit ve
hızlı işleyecek bir hale getirilmesi, işverenlere büyük manevra olanağı sağlayan
taşeronluk, geçici işçi, serbest bölge uygulamalarının önüne geçilmesi, kapsam
dışı personel uygulamasının ve toplumda örgütlenmeye karşı oluşmuş bulunan
önyargıların ortadan kaldırılması öncelikli hedeflerdir.
Sendikamız sayıları ve sorunları giderek artmakta olan Mühendisler ve Teknik
Elemanların örgütlenmesine ayrı bir önem vermektedir. Geleneksel işçi kavramını
zorlayan bu kesimin sahip olduğu büyük potansiyele sendikal hareketin olduğu kadar,
giderek artan sorunlarının çözümü için Mühendisler ve Teknik Elemanların da
ihtiyaçları vardır.
Sendikamızın örgütlenme hedefleri içinde sendikal örgütlülüğün dışında
bulunan işyerlerinde çalışanlar birinci sıradadır.
Özellikle sayıları ve sanayi içindeki yerleri hızla artan küçük sanayi siteleri
hem içerdikleri potansiyel, hem de çalışanların içinde bulunduğu zor koşullar
nedeniyle, Birleşik Metal-İşçileri Sendikası’nın örgütlülük ağı içine
alınması önemlidir.
Diğer sendika üyelerine de sendikamızın amaç ve ilkelerinin benimsetilmesi ve
onların saflarımıza çekilmesi yolunda kapılarımız her zaman açık olacaktır.
Sendikamız günlük çalışmasını bitiren bir işçinin işyeri dışında anne, baba,
komşu, tüketici ve seçmen olarak toplumsal yaşamda daha değişik ilişkiler içinde
bulunduğunu da dikkate alarak, sendikanın örgütlenme yeteneğiyle hizmet ve
faaliyetlerini bu alanları da kapsayacak şekilde detaylandırıp, genişletilmesi
program hedefleri içindedir.
Daha fazla üyeye sahip olmak fiziki güçlülüktür. Oysa belirleyici olan bilincin
güçlü olmasıdır. İşte iç örgütlülük bunun için gereklidir.
İç örgütlülüğe verilen önem sendikamızın temel özelliğidir. Demokratik ve
bağımsız bir sınıf ve kitle örgütü olan Birleşik Metal-İş; gerçekçilik,
açıklık ve sendikal demokrasinin en iyi biçimde işlediği, tüm üyelerinin
kararların alınmasında eşit koşullarda söz sahibi oldukları bir örgütsel yapı
olma özelliğinin sürekli geliştirildiği bir çaba içinde olmuştur.
Sendikamız üyeleri arasında dil, din, mezhep, etnik köken, siyasal düşünce
farklılıklarını doğal karşılayarak, toplumun sorunlarının çözümünde
üyelerinin aktif olmasını sağlayarak, sendikal demokrasiyi gerçek anlamda hayata
geçirme çabasını göstermektedir.
Bütün yönetici ve organların doğrudan veya gerçek bir nisbi temsil sistemi ile
işçiler tarafından seçilmesi, tüm kararların üyelerin katılımıyla alınması,
alınan kararların tüm üyeler tarafından uygulanmaya çalışılması, sendikal
demokrasinin de hayata geçirilmesidir.
Her aşamada katılım, her kademede açıklık, her durumda daha iyiye ulaşmayı
hedefleyen eleştiri ve sağlıklı denetim, Sendikamızın işleyiş tarzıdır.
Başa
dön
6. T.İ.S. FAALİYETLERİ
a) Toplu
Sözleşme Açısından Genel Durum
Ülkemizde, Anayasa ve yasalarla toplu sözleşme sistemi
yasakçı, müdahaleci, emredici düzenlemelerle sınırlandırılmış ve baskı altına
alınmıştır. Özgür bir toplu sözleşme sistemine ulaşılması için kamuoyu
oluşturulması ve etkin bir mücadele verilmesi gerekmektedir.
Toplu sözleşme yapabilmek için, işkolundaki % 10 barajı ve
işletme düzeyindeki zorunlu barajlar, üyelikte noter zorunluluğu ve diğer
sınırlayıcı engelleri aşmak gerekmektedir. Toplu sözleşme yapma üzerindeki bu
baskıları kaldırmak için mücadele ederken, yetki tesbitine itiraz prosedürü kısa
sürede sonuç alıcı hale getirilmeli, referandumun yasallaşması için etkin mücadele
yürütmek, zorunlu arabuluculuğu ve yüksek hakem kurulunu ihtilafın çözülemediği
koşullarda devreye giren bir mekanizma olarak görmek ve bu anlamda toplu sözleşme
sisteminden çıkartmak gerekmektedir. Grev yasakları ve sınırlamaların
kaldırılması, lokavtın bir hak olmaktan çıkartılması, hak grevinin ve genel grevin
bir hak arama yolu olarak sisteme girmesi gerekmektedir.
Sendikamız, toplu sözleşme sistemi üzerindeki yasakçı,
müdahaleci ve sınırlayıcı düzenlemelerin kaldırılması ve özgür bir toplu
sözleşme sistemine ulaşılması için yaratıcı bir çaba içinde olacak; bunun için,
diğer sendikalar ve sivil toplum örgütleriyle güç ve işbirliği politikasını
ısrarla savunacaktır.
Toplu sözleşme politikamızın daha etkili biçimde hayata geçirilmesi ve toplu
sözleşme sürecinin daha sağlıklı işlemesi için “Sendikal İlkeleri”
yaşam biçimine dönüştürmemiz kaçınılmazdır. Nesnel ve öznel durumun toplu
sözleşme açısından önümüze koyduğu kolaylıkları ve zorlukları tespit etmek,
aynı zamanda verili durumun net bir resmini çekmek ve gerçekçiliktir.
Gerçekçilik ilkesi tüm boyutlarıyla yakalanmadan sağlıklı bir sonuca ulaşmak
olanaklı değildir.
Üyelerin, toplu sözleşme sürecinin her aşamasında karar alma süreçlerine aktif
olarak katılması ve potansiyellerden eksiksiz yararlanma olanaklarının yakalanması,
yani tabanın söz ve karar sahibi olması ilkesinin yaratıcı biçimde uygulanması,
toplu sözleşme sürecinin tüm aşamalarında en üst yöneticiden en sade üyeye kadar
herkesin aynı derecede bilgilenmesinin etkin olarak hayata geçirilmesi, karar alma ve
öngörüde bulunmada yeni olanakları ortaya çıkarmada son derece önemlidir.
Birleşik Metal-İşçileri Sendikası, toplu sözleşme
sürecinde gerçekçilik, tabanın söz ve karar sahibi olması ve alınan kararların
birlik içinde uygulanmasını faaliyetlerinin temel dayanağı saymaktadır. Bunu;
çoğulculuğun, düşünce zenginliğinin, üretkenliğin ve sendikal birliğin dinamosu,
metal işçilerinin istemlerinin hayata geçirilmesinde güvence kabul etmektedir.
b) Toplu Sözleşme Politikamız
Toplu sözleşme politikamızın özünü, iş ortamının
insanileşmesi ve demokratikleşmesi, iş güvencesi, insanca yaşayacak bir gelir ve
toplumsal yarar oluşturmaktadır.
1) Bu amaca ulaşmak için işveren ve
vekilleri dışındaki tüm ücretlilerin sendika üyesi olması ve toplu iş
sözleşmesinden yararlanabilmesi için aktif bir tutum alacak, toplu sözleşme
kapsamının bu boyuta ulaşması için yaratıcı ve etkili çaba içinde olunacaktır.
2) Bilim ve teknolojideki gelişme, işlerin
özelliğinde değişim yaratmaktadır. Mesleki bilgi ve yeteneğin, özelliği değişen
işleri yapabilecek düzeye çıkarılması, kişinin kendini geliştirme hakkının
sağlanması ve meslek içi eğitimden yararlanma eşitliğinin savunucusu olunacaktır.
3) İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği
konusundaki olumsuzlukların yok edilmesi, teknolojinin ortaya çıkardığı yeni
sorunların araştırılması ve çözüm üretilmesine önem verilecektir.
4) Ücretlilerin, üretimin sadece bir elemanı
olarak görülmesinin, çalışma barışı ve iş ortamının insanileşmesi açısından
tehlikesini bilerek, tasarımdan başlayarak üretim sürecinin planlanması, yönetim ve
organizasyonda sorumluluk alınması, işletmenin yarınına ve geleceğine yönelik
kararlarda ücretlilerin söz sahibi olması; kısacası, çalışanların yönetime
katılması savunulacaktır
5) Tüketici güvenliği, ürün güvenliğine;
ürün güvenliği kaliteye bağlıdır. Kalite ise verimliliğin önemli ve büyük bir
elemanıdır. Verimlilik ve kalite çok değil, etkin çalışmanın ayırımını da
açığa çıkarır. Verimlilik ve kalite; tüketiciyi korumada önemli bir eleman olduğu
gibi; ücret düzeyinin yukarıya çekilmesinde ve iş güvencesinde de rol oynamaktadır.
Ülke ekonomisinin gelişmesi, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği konusu, mesleki
eğitim vb. konularla karşılıklı etkileşim içindedir. Bu nedenle işyerlerinde,
verimlilik ve toplam kalite güvence sistemi uygulanması için çaba harcanacaktır.
6) Ortak evimiz olan dünyanın yaşanabilir
olmaktan çıkartılmasının önüne geçilmesi, her zamankinden daha çok önem
kazanmıştır. Ekonomik ve sosyal gelişme ile sağlıklı bir çevrenin
bağdaşabilirliği bilincinin yerleşmesi faaliyetlerimizin içindeki önemini
koruyacaktır.
7) İşlerin özelliklerinin farklı olması ve
sayısal çokluğu, işlerin özelliklerinin incelenmesi ve bilimsel olarak ölçülmesini
zorunlu hale getirmiştir. İş değerlendirme sistemi bu ihtiyaca cevap verirken aynı
zamanda; eleman seçimi, meslek içi eğitim, verimlilik ve ücret dağılımında da rol
oynamaktadır. Sistemin pratikte aksayan yönlerinin giderilmesi ve tüm boyutlarıyla
uygulanması etki alanındaki sorunları azaltacaktır. Konunun bu boyutta uygulanması
için çalışmalara devam edilecektir.
8) Toplu sözleşmede yer alan idari ve
demokratik hükümlerdeki değişiklikler gerçekçi temellere dayanmalıdır. Hangi
düzenlemeler ihtiyaca cevap vermiyor, hangilerinin yaşamda karşılığı değişmiş ve
günümüzün ortaya çıkardığı yeni ihtiyaçlar nelerdir? Yapılacak değişiklik ve
düzenlemeler bu çerçevede ele alınacaktır.
9) Özgün durumlar dışında
sözleşmelerdeki sosyal ödenek kalemlerinin sayısını arttırıcı girişmeler yerine,
bunların düzeylerinin günün ihtiyaçlarına uygun hale getirme yaklaşımı
savunulacaktır.
10) Yatırımsızlık, ekonomideki yapısal
sorun ve yetersizlikler, istikrarsızlık ve işverenlerin tutumu, nesnel ve öznel
durumun etkisi bugün ve kestirilemeyecek bir zaman dilimi için; iş güvencesini
ücretlilerin en önemli sorunu yapmaktadır. Bugün için, mutlak anlamda iş güvencesi
sağlamanın olanakları olmasa bile, demokratik baskı grubu olmanın fonksiyonlarını
eksiksiz yerine getirilecek ve toplu sözleşmelerde yapılacak düzenlemelerle sorunun,
süreç içinde iyileşmesi sağlanmaya çalışılacaktır.
Bu çerçevede;
* Haftalık çalışma süresinin
düşürülmesi,
* İhbar ve kıdem önellerinin arttırılması,
* Çalışanların işyeri yönetimine katılması,
* Verimlilik ve kalite konusunda iyileştirme,
* Sürekli mesleki eğitim,
* Toplu sözleşmedeki kapsam maddesinin işveren ve vekilleri dışındaki
çalışanları içine alacak boyuta kavuşturulması,
* Alt işveren uygulamasına (taşeron) karşı tedbirler geliştirilmesi,
* Belirli süreli hizmet akdiyle işçi çalıştırılmasının engellenmesi.
* Toplu sözleşmelerle işe giriş ücretinin işyeri ortalama ücretine
yakınlaştırılması,
* İşçi Sağlığı - İş Güvenliği konusunda iyileştirme sağlanması,
* İşyeri gerçeğinin göz ardı edilmemesi.
İş güvencesi konusunda alandaş
yaklaşımları oluşturduğunu bilerek kararlı, ısrarlı ve yaratıcı çalışma
yapacağız.
11) Ücret
politikamızın özü insanca yaşayacak bir gelir düzeyi oluşturmaktır.Ücretin
yapısı, ücret ve sosyal ödeneklerden meydana gelmektedir. Politikamız, bu alanı
dikkate almakta, dünya, ülke ve işyeri gerçeğine özen göstermektedir.
Yöntem olarak; işyerlerinin hepsini aynı kaba koymayarak, durumu araştırarak, ülke
ekonomisi ve sektör içindeki konumu dikkate alınacaktır. Bu nedenle her işyeri için,
ayrı ayrı ücret teklifi hazırlanmalıdır.
İkincisi; seyyanen ücret zammı teklifi yöntemi istisnalar hariç doğru değildir.
İş değerlendirme sistemi uygulanan işyerlerinde iş değerlendirme sistemine göre,
uygulanmayan işyerleri için % + seyyanen ücret zammı yöntemi sakıncaları en aza
indirdiği gibi, bugün için kapsam dışı sayılanların kapsama dahil edilme
sürecinde (mühendisler, teknikerler, teknisyenler ve büro personeli) ücrete ilişkin
yaklaşımlarına da yanıt verecektir.
Üçüncüsü; ücret zamlarının periyodu sık ve kısa aralıklarda olmalıdır.
İstikrarsızlık ve enflasyonun yüksek düzeylerde seyrettiği durumlar bunu zorunlu
hale getirmektedir. Mevcut durum ancak altışar aylık dilimleri kaldırmaktadır.
Ücretin düzeyi; amaç, insanca yaşayabilecek bir gelir düzeyine ulaşmaktır.
Öncelikle, ortalama büyüklükteki bir ücretli ailesinin ortalama bir yaşantı
geçirmesi için gerekli parasal düzeyin tesbiti, ücret politikasının temel
unsurlarından biri olarak kabul edilmektedir. Bunu, “Sosyal Yaşantı Faktörü”
diye de ifade edebiliriz.
Öte yandan ulusal gelirin zaman dilimi içinde toplumsal kesimlere dağılımında
bozulma olmuşsa -ki burada ücretliler açısından- bu bozulmayı giderici taleplerde
bulunmak ücret politikamızın elemanlarındandır.
Enflasyon ücrette, zaman serisi içinde kayıplar yaratmışsa, bu kayıpları
karşılayıcı talebin yanısıra, enflasyonun ücret üzerinde yaratacağı baskıyı
yok edici bir talep, ücret politikamızın önemli bir bileşenidir.
Ekonomideki reel büyüme refahta büyümenin temel göstergesidir. Ücret politikamızın
temel taşlarından biri de bu reel büyümeden pay talep etmektir.
Ücret politikamızın genel çerçevesini bu şekilde özetlemek mümkündür.
12) Hem işçi
sınıfının, hem de sendikal hareketin yakıcı olarak gündeminde yer alan sorunları
çözmek tek tek sendikaların gücünü aşmakta, bu da güç birliğini kaçınılmaz ve
zorunlu hale getirmektedir. Bu, toplu sözleşme açısından da böyledir. Toplu
sözleşme açısından belirlenen hedeflere ulaşmada başta işkolumuzda kurulu olanlar
olmak üzere tüm sendikalarla iş ve güçbirliği yapmak, kalıcı kazanımların yolunu
açacaktır.
Öte yandan, uluslararasılaşmanın boyutlarının derinleştiği günümüzde, toplu
sözleşme açısından da yeni sorunlar gündeme gelmektedir. Dünya ve Avrupa boyutlu
işletmelerdeki benzer sorunlar ve Avrupa Birliği’nin giderek daha çok somutluk arz
etmesi, çözümün bu boyutlara taşınmasının olanaklarını da yaratmaktadır. Bu,
ülkesel boyuttaki iş ve güç birliğinin, bölgesel ve dünya boyutuna da özen
gösterilmesini gerekli hale getiriyor. Sendikamız iş ve güçbirliği çalışmasını
bu boyutta ele alacaktır.
Başa dön
7. ARAŞTIRMA
Modern sivil toplumlarda
toplumsal kurumların gücü artık doğrudan bu kurumların sahip oldukları üyelerin
sayısıyla veya bu kurumun bünyesi içinde topladığı kesimin toplum içinde ne kadar
örgütlü olduğuyla kıyaslanamıyor. XX. yüzyılın sonlarında bir başka güç
kaynağı da enformasyon ve bilgidir. Hem dar anlamda kendi faaliyet alanıyla ilgili ver ileri ve hem de genel enformasyonları daha iyi toplayabilen, bu
bilgileri sistemleştirerek kullanılabilir hale getiren ve bunlardan gerekli dersleri
çıkaran kurumlar kendi alanlarında otorite haline geliyorlar. İşte örgütlülük
eğer böyle bir temelde yükselebiliyorsa başarılı
olabiliyor.
Araştırma faaliyetlerini kurumsal işleyiş içine sokabilen
kuruluşların söyledikleri toplum içinde yankı buluyor, konunun uzmanları tarafından
dikkatle izleniyor, yön ve eğilim belirliyor. Kamuoyunda böyle bir ağırlığa sahip
olmak doğrudan kamuoyunu etkilemek anlamına da geldiğinden, araştırma faaliyetlerini
gerekli modernliğe kavuşturan kurumlar toplumun gündeminde söz hakkını da ele
geçiriyorlar.
Sendikalarda da araştırma faaliyetlerinin temel amacı, sendikanın genel faaliyetleri
sürecinin her aşamasını bilimsellik ve objektiflik
çerçevesi içine çekmek, yapılan çalışmaların somut gerçekliğe ve bu durumun
gündeme getirdiği koşul ve taleplere uygun olmasını sağlamaktır.
Araştırma hizmeti sadece veri sağlayan değil, veriyi bilgiye dönüştürebilen,
bilgiyi de çözümle uyumlulaştıran bir faaliyettir.
Araştırmada amaç bugünkü verilerden yola çıkıp somut
durumu saptamak, ve bundan yine veriler ve beklentiler çerçevesinde geleceğe yönelik
öngörülerde bulunmaktır. Bilimsel yöntemler bu tür öngörülerde bulunmayı
mümkün kılar. Burada sorun o öngörüyü yapabilmeyi mümkün kılan çok yönlü
verilere sahip olmaktır. Burada sistemlilik içinde biriktirilen veriler uzun vadeli
tahminlere, rapor ve stratejik projelere dönüşür.
Sendikanın geleceği, faaliyetlerinin bilimin rasyonelliğiyle örtüşebilmesine
bağlıdır. Gelenekler gelecekle ancak böyle birbirine bağlanabilir...
Başa
dön
8. EĞİTİM
Ülkemiz eğitiminde
esas olan “Eğitimde Birlik” ilkesi, 12 Eylül baskı rejimiyle birlikte,
neredeyse tümüyle ortadan kaldırıldı ve yerine, geleneksel bilgi eğitimi ile,
bilimsel bilgi eğitimi farklılaştırılarak uygulamaya sokuldu.
Bu nedenle, şimdi, ülkemizde ve yaşamın bütün alanlarında, başka bir anlatımla,
yaşamın değişmeye açık yanıyla, geleneğe bağlı yanı tam bir çatışma
halindedir.
Çift yanlı eğitimin yetiştirdiği (yetiştireceği) insanlar arasında, “görüş”
ve “özlem” ayrılıkları doğdu ve giderek bu ayrılık büyümekte
derinleşmektedir. Çatışmaya dönüşmektedir.
Ükemizin geleceği açısından endişe veren bu uygulama ve gelişmenin, bizim için
ayrı ve gözden kaçırılmaması gereken bir yanı daha vardır. Söz konusu olan, “görüş”
ve “özlem” ayrılığı ve derinleşen çatışma, kuşaklar arasındaki
ayrılık ve çatışma değil, (böyle bir çatışma, farklılık doğaldır) ve fakat
bu ayrılık ve çatışma doğrudan, aynı sınıf ve meslekten gelen, çıkarları ve
gelecekleri benzer olan kişiler, yani işçiler-emekçiler arasındaki çatışmadır.
Böyle bir ayrılığı ve çatışmayı önleyecek, onları “İşçi-emekçi”
olmakla birleştirecek ve aynı örgüt içinde buluşturacak bir eğitim uygulaması
gerekiyor. Bunun dili, bilimselliği, gerçekliliği bozmadan, kolay kavramayı
sağlayacak anlatım üslubu geliştirilmelidir.
Denetimsiz serbest piyasa ekonomisi, ülkemizde de tek ve belirleyici ekonomi olma
yolundadır.
* Siyasi partilerin tamamına yakını benimsediğini
söylüyor.
* Hızlı bir Özelleştirme, bunun gereği olarak gerçekleştirilmeye çalışılıyor.
Sendikalar ve diğer demokratik
kuruluşlar da net bir karşı çıkma tavrı içinde görünmüyorlar. Bilim
kuruluşları da öyle... “Serbest piyasa ekonomisinin, ekonomik verimliliği
arttırmada, kaynakları etkin dağıtmada ve kaliteyi yükseltmede alternatifi olmayan
bir mekanizma” olduğu vurgulanıyor. Ancak, bu
mekanizmanın bu sonuçları en iyi eğitimli, daha bilgili, gelişken teknolojiyi en iyi
kavrayan ve kullanabilen elemanlarla, işçilerle elde ediyor; bu düzeye gelemeyen
işçileri kenara itiyor, üretim dışı bırakıyor. Buna karşın, kendi içinden
herkesi eğitimli, bilgili, yetenekli kılacak açılımlar üretmiyor, getirmiyor.
Eşitsizlikleri daha da arttırıyor. İşsizliği büyütüyor.
Sendikamızın yaptığı araştırma metal işçileri arasında eğitim düzeyinin diğer
sektörlere oranla daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor. İşçiler arasında genel
eğitim düzeyi son derece düşüktür.
Ülkemizde de genel olarak durum da bellidir. Eğitim düzeyi
denetimsiz serbest piyasanın aradığı niteliğin oldukça altındadır.
Bu durum da işçilerimizi işsizlikle, sendikalarımızı üyesizlikle tehdit etmektedir.
Mesleki eğitim yoluyla böyle bir olumsuz gelişmeyi önlemenin olanağı ne derecededir?
Bu konu hem sendikaların kendi bünyelerinde ve hem de kamuoyu önünde ele alınmalı,
araştırılmalıdır.
Gelecekte “İş-ekmek” en iyi yetişmiş işçilerin elde edecekleri yerdeyse
-ki gelişme tam da bu doğrultudadır- üyelerimizin -genel olarak tüm çalışanların-
çocuklarını bu donanımla hazırlama istemlerinin olması doğaldır.
Sendikamızın (sendikaların) üyelerin bu beklentisine ne oranda yanıt verebileceği
tartışılmalı, olanak yaratma, bunu bir programa bağlama ve yürütme yolları
üzerinde yönetim düzeyinde uzmanlar ve diğer kadrolar arasında ve üyelerin
katılacakları toplantılarda çözümler aranmalıdır. Bu sendikaların ertelemeyeceği
yakıcı sorundur.
Çağımızın belirleyici özelliği ekonomik, siyasal ve
kültürel özelliklerin baş döndürücü bir hızla değişmesidir. Eskiden kuşaklar
boyu süren toplumsal düzenlemeler, çağımızda bir kuşak boyu sürmüyor.
Çağımız insanı yoğun ve hızlı yaşayan insandır. Yeni koşullara olağanüstü
bir uyum yeteneği göstermesi gereken insandır. Sürekli kendini yenilemek zorunda olan
insandır.
Ülkemizde bütün toplum kesimleri sürekli yeni arayışlar
içinde.
Bu arayış iki yönlü; küçük bir azınlık ekonomide ve yönetimde ağırlığını
ve söz hakkını yitirmeden geniş halk yığınlarının isteklerini sistemin içinde
nasıl karşılayabileceğinin yollarını arıyor. Geniş halk yığınları ise
ekonomide aslan payını küçük azınlığa kaptırmadan yönetimde nasıl ağır
basabileceklerinin hesabını yapıyorlar.
Bununla birlikte toplumumuz, içiçe geçmiş ayrı kültür değerlerinin
birlikteliğidir.
Tarım toplumu değerleriyle sanayi toplumu değerleri, sanayi toplumu değerleriyle bilgi
toplumu değerleri, hatta üç kültürün değerleri içiçe geçmiş vaziyettedir.
Ülkemizde ilkçağ ve sonçağ yanyana var olmaya devam ediyor. Açlık ve tokluk da
öyle.
Değişimi bu gerçeği göz ardı etmeden ele almak ve
değerlendirmek zorunluluğu vardır.
Bütün bunların ışığında sendikamızın geleceği için özgür düşünceli,
uyumlu, olayları sorgulamayı bilen, genç, gelişmeleri izleyen ve yorumlamaya istekli
bir kadro hazırlaması gerekiyor.
Sendikamızın eğitim çalışmalarında temel amacı şudur:
Üyelerimize günümüzde her insanın her yerde ve her zaman geçerli olabilecek bir
meslek sahibi olması gerekliliğini gören, kişilik haklarını bilen ve savunan,
demokrasiyi özümsemiş, sorgulayan, araştıran, üreten, hukuk devletini savunan, insan
haklarına saygılı, hoşgörülü ve özgür düşünen, örgütüne bağlı ve onu
koruyup geliştiren bireyler olmamız gerektiğini göstermek ve kavratmak.
Eğitim çalışmalarında bu temel amaca şöyle ulaşılabilir:
1) Bol bilgi yerine gerekli bilginin nasıl
öğrenilebileceğini öğreterek ve belletme yerine, öğrenmenin yöntemlerinin
özümsenmesini sağlayarak,
2) Kişisel, toplumsal çatışmaların ve diğer sorunların hoşgörü,
sabır ve demokratik yollarla çözülebileceğini kavratarak,
3) Düşüncelerin kanıtlarla desteklenebildiği bilimsel tutumu
benimseterek ve ezbercilikten, şekilcilikten, soyut bilgilerden üyelerimizi kurtararak,
4) Özgürlük ve sorumluluğun birbirini tamamladığını anlatarak,
kavratarak,
5) İnsanın değerli ve yaratıcı bir varlık olduğuna inanılmasını
sağlayarak,
6) Yaşama ve gelişmeye ilişkin olumlu tutumlar geliştirerek,
7) Yardımlaşma ve dayanışmaya önem vermeyi esas alarak,
8) İnsana gerekli becerileri kazandırarak ve bireyin ilgi, beceri ve
yeteneklerine göre eğitimcilik yaparak,
9) Eğitim programını, araç ve gereçlerini geliştirerek,
10) Eğitim çalışmalarını aralıksız sürdürerek.
Mesleki Eğitim
Meslek, kişinin geçimini sağlayabilmek amacıyla
edindiği vasıftır.
Meslek eğitimi ise, kişilerin sözkonusu vasfı planlı programlı bir sistem içinde
alabilmelerine olanak veren eğitim biçimidir.
Mesleki eğitim, gelişen teknoloji, ülkenin kalkınma hedefleri ve ülkenin işgücü
ihtiyaçlarının bulunduğu alanlar tesbit edilerek yapılır.
Ulusal Eğitim sistemimiz ne yazık ki, teknolojinin değişme hızına uygun bir
değişme içinde değildir.
Örneğin, metal işkolunda CNC tezgah denilen bilgisayarlı ve sıfır hatalı üretime
geçilmişken, meslek okullarında hala torna kısımlarına öğrenci alınmakta ve
öğrencilere saatlerce eğe yaptırılmaktadır.
Bunun yaşam içinde karşılığı yoktur.
Sistemin süratle bilgisayar tekniğinin egemen olduğu günün koşullarına uyarlanması
kaçınılmaz olmasına karşın henüz bu doğrultuda girişimlere tanık olmuyoruz.
Bunun sonucu olarak mezun olan öğrenciler iş bulamazken, çalışmakta olan kişiler de
işlerini yitirme tehlikesi ile karşı karşıya gelmektedirler.
İşte tam bu noktada, üyelerinin aşını ve işini korumayı
görev edinen sendikaların faaliyet alanlarına yeni bir konu girdi: Mesleki eğitim...
İşyerinde gelişmekte ve değişmekte olan teknolojinin yönünü tesbit edip, üyelerin
mesleki niteliklerinin bu doğrultuda arttırılaması yönündeki çalışmaların,
üyelerin işlerini ve aşlarını koruma doğrultusunda katkı vereceği kesindir.
Başa
dön
9. BASIN YAYIN VE HALKLA İLİŞKİLER
2000’li yıllara
doğru “medya” olarak tanımlanan yazılı
ve görsel iletişim araçlarının ulaştığı teknik düzey göz kamaştırıyor.
Bununla birlikte medyayı elinde tutan tekellerin evlerimizin içine kadar girerek “kendi
doğrularını” empoze ettiklerine ve bunu başardıklarına tanık oluyoruz.
Tekellerin, emeğin örgütlü güçlerine karşı takındığı yıkıcı yaklaşımlar
sonucunda geniş emekçi yığınları ile örgütlü emekçiler karşı karşıya
getirilmek isteniyor.
Peki biz böylesi güçlü silahlara karşı ne yapıyoruz ?..
Aynı silahlara sahip olamasak bile yakın silahlara sahip olmamız, kendimizi ve
mücadelemizi geniş yığınlara anlatabilmek için kaçınılmaz görünüyor.
İşte bu noktada Basın Yayın Dairelerinin, kullandığımız araç ve yöntemlerimizin
önemi ortaya çıkıyor.
Yani sendikal medyamız...
Dairenin artan ve daha da artacak olan fonksiyonlarının
bilincinde olarak teknik donanınımını tamamlayacak, yazılı ve görsel yollarla
üyelerin ve işçi sınıfının çıkarlarını ifade etmek, bu alanda ulusal ve
ulaslararası dayanışmaya girerek daha etkin araç ve yöntemlere ulaşmak, daha da
önemlisi tekellerin elinde bulunmayan bir olanak olan bizim milyonlarca emekçi olmamız,
yani kitlesel liğimizden hep birlikte yararlanmak
zorundayız.
Hedef hep birlikte, hepimizin, tek tek tüm üyelerin emeğin ve kendisinin
çıkarlarını ifade edecek, taşıyacak, aktaracak kişiler haline getirilerek canlı
medya ağı oluşturulmasıdır.
Başa
dön
10. HİZMETLERİN ÇEŞİTLENDİRİLMESİ
Bilim ve teknolojinin gelişme
süreci, yaşamı, kurumları ve bireyleri etkileyerek toptan bir gelişme-değişme
gerçeğini ortaya koymaktadır.
Değişim ve gelişim gerçeği kurumları ve işlevlerini de sürekli etkiliyor.
Sendikalar da bu sürecin dışında değildir.
Bu süreç, sendikaların faaliyet alanlarını sürekli etkileyerek kimi zaman daralan,
kimi zaman genişleyen bir faaliyet yelpazesini ortaya çıkarıyor.
Birleşik Metal-İş, bu süreci doğru tesbit ederek, faaliyet alanını “üyenin 24
saati” olarak saptıyor. Bu saptama, ülkemizde ve dünyamızda sadece toplu iş
sözleşmesi yapmakla sınırlı görülen bir sendikacılık anlayışının
aşıldığını gösteriyor.
Üyenin hiç bir sorunu bize yabancı değildir.
Bu anlayışla, salt üyeyi değil, ailesini de hizmet merkezinde gören Birleşik
Metal-İş Sendikası, üye ailesinin eğitim, sağlık, kültür, geçim, çevre, meslek
ve diğer sorunları ile, gelecekte bir emekçi ailesinin gündemine “sorun”
olarak girebilecek sorunların çözümünü faaliyetleri içinde kabul ederek, böyle bir
anlayışın örgütlü toplum ve demokrasi perspektifini güçlendiren temel bir girişim
olarak kabul ediyor.
Başa
dön
I. BİRLEŞİK METAL-İŞ SENDİKASI
II. ÇALIŞMA YAŞAMI
III. SENDİKALARIN TOPLUMSAL ROLÜ VE ETKİNLİĞİNİN ARTTIRILMASI
birmet@ibm.net
|