Zor’un içinden geleceğin arandığı bir yıl daha geçti.
Geçtiğimiz yılın emek kesimindeki mücadele hattını belirleyen
belli başlı konular şunlardı:
1- İşverenlerin esneklik dayatmalarına karşı verilen
mücadeleler,
2-Özelleştirmeler karşısındaki duruşlar,
3- Sendika içi demokrasinin tıkanan kanallarına karşı tepkiler ve sendika
seçme özgürlüğü konusundaki arayışlar,
4- Kamu çalışanlarının sendika, grev ve toplu pazarlık üçlüsünü eksiksiz
elde etmek için giriştiği eylem ve etkinlikler.
1998'e emek kesiminde damgasını vuranların başında metal
işçileri geldi.
Geçtiğimiz yıl 1998'e merhaba derken, Topkapı 'da kurulu Makina
Kalıp işyerinde, esnek çalışmaya ve sefalet ücretine karşı grev pankartlarını
asmıştık. Bu grev, emek kesiminde bütün bir yılı kapsayacak mücadelenin de
habercisiydi. Ardından gelen MESS grup sözleşmelerinde esneklik dayatmasına karşı
aynı sesi, aynı direngenliği gösterdi metal işçileri...
Harb-İş üyesi işçiler de esnekliğe, keyfi işten çıkarmalara,
kaçak işçi çalıştırılmasına, taşeron uygulamasına, "dur"
dediler bu yıl içinde.
Harb-İş üyesi 1800 işçi, askeri işyerlerinde devam eden toplu sözleşme
görüşmelerinde Amerikalı işverenlerin mevcut hakları budamaya kalkması üzerine 23
temmuz günü greve çıktı. Amerikan askerlerinin grev gözcülerine defalarca
köpeklerle, sopalarla saldırdığı greve emekçi kesimlerden büyük destek geldi.
Grevci işçiler, Amerikalı patronların dayatmalarına karşı 13. ve 17. maddelerle
işçi çıkarılmasına engel olacak maddeleri toplu sözleşmeye geçirerek grevi
noktaladı.
1998'in ikinci özelliği IMF ve Dünya Bankası'nın
özelleştirme dayatmalarına karşı emek kesiminde sendikalar aracılığıyla önemli
tepkilerin gelişmesiydi.
1996 Kasım'ından bu yana sıkça duymaya başladığımız çete
bağlantıları ve karanlık ilişkiler, 1998 yılındaki özelleştirme ihalelerinde
iyice açığa çıktı. Türk Ticaret Bankası, POAŞ özelleştirme ihalelerine kirli
ilişkilerin karıştığı kuruluşlardan sadece ikisiydi.
1998'de özelleştirmelerle ilgili hukuk mücadelesi sürdü. Hükümet belli
sektörlerdeki özelleştirmeleri mahkemelerin aksi kararlarına rağmen devam ettirmeye
çalıştı.
Fakat 1998'de bir çok özelleştirme girişimi özelleştirme karşıtı girişimlerin
mücadelesine çarptı. Hükümet, Anayasa Mahkemesi'nin enerji özelleştirmelerini
hızlandıracak yasa düzenlemesini iptal etmesine rağmen enerjideki özelleştirmeleri
hızlandırmaya çalıştı.
Enerji sektörü çalışanları kimi yerde özelleştirme devir kurullarını
işyerlerine sokmayarak, kimi yerlerde iş bırakma eylemleri ve basın açıklamaları
yaparak özelleştirmelerin önüne çıktı.
Emek kesiminde 1998'in en gür sesini çıkaranlardan birisi de SEKA
işçileriydi.
1998 ekiminde hükümetin SEKA'yı kapatma kararı vermesi üzerine harekete geçtiler.
Başlangıçta SEKA'nın kapatılmasını durdurma amacıyla başlayan işyerini terk
etmeme eylemi, sonrasındaki kitlesel yürüyüş ve mitinglerle özelleştirmelere
karşı genel protestoya dönüştü.
SEKA işçileri eylemin daha 3. Gününde 7 bin kişinin katıldığı bir miting
düzenledi. Eylemde işçi aileleri de işyeri kapısından, miting meydanlarından
ayrılmadı. Fabrika kapısı değişik kesimlerden gelen destek ziyaretleriyle doldu
taştı.
29 gün süren SEKA direnişi, özelleştirme karşıtı mücadelenin tek bir işyerinden
çıkıp emek kesimine taşınması bakımından önemli bir deneydi. Seslerini duyurmada
hayli başarılı olan ve farklı kesimlerin desteğini direnişlerine çekebilen SEKA
işçileri, kapatma kararını geri aldırarak 1998'e damgasını vurdu.
1998'de metal işçileri son 18 yılın ilkini gerçekleştirdi.
1980'den bu yana daha fazla ücret, ekonomik hakların geliştirilmesi için greve çıkan
işçi sınıfı bu kez sendikal demokrasiyi işletme ve sendika seçme özgürlüğü
için ayağa kalktı.
Metal işkolunda 95 bin işçiyi kapsayan sözleşme görüşmeleri sendikamız, Türk
Metal ve Özçelik-İş tarafından yürütülüyordu.
Türk Metal Sendikası görüşmeleri, işçilere sorma gereği dahi duymaksızın yüzde
43 zamla bitirdi. Bunun üzerine 10 bine yakın metal işçisi sendikalarından istifa
ederek sokağa döküldü.
Hareketin başını Bursa'da kurulu fabrikalardaki otomotiv işçileri çekti. Renault,
Tofaş, Valeo, Bosch işçileri kendi sendikalarından dışlanmanın, demokratik
işleyişin yerine getirilmemesinin tepkilerini Türk Metal'den istifayla, sokağa taşan
eylemlerle somutladı. Metal işçisinin hareketliliği İstanbul'a ve diğer bölgelere
de dalga dalga yayıldı.
1998 yılının üçüncü özelliği kriz gerekçesiyle
özellikle yılın son üç ayında yaygın içten çıkarmaların yaşanmasıydı.
Özellikle tekstil, otomotiv ve yan sanayileri olmak üzere başlayan
işten çıkarmalar birçok sektöre de doğrudan etkide bulundu. 1998'de,
özelleştirmeler ve ekonomik kriz gerekçesiyle üç konfederasyona bağlı sendikaların
örgütlü olduğu işyerlerinde işten çıkarılanların sayısı 100 bine yaklaştı.
Bunlardan 81 bini Türk-İş'e bağlı sendikalardandı. Hak-İş'e bağlı sendikalardan
çıkarılanların sayısı 17 bine yaklaşırken, DİSK'e bağlı sendikalardan işten
çıkarılanların sayısı yaklaşık 2 bin oldu.
1998 'de kriz bahanesiyle işten çıkarılanların sendikalı- sendikasız işçi
sayısının 1 milyon civarında olduğu tahmin ediliyor.
1991'den bu yana emek kesimine eylemleriyle damgasını vuran kamu
emekçileri 1998'de de boş durmadı.
Kamu çalışanları geçtiğimiz yılı mevcut yasalarını yetersiz bularak, grevli,
toplu sözleşmeli sendika hakkını elde etmek için mücadelelerle, düşük maaş
zamlarını protestolarla geçirdi.
Ve MAI (Çok Taraflı Yatırım Anlaşması), 1998'in dünya
halkalarını ve emekçi kesimlerini ilgilendiren başlıca olaylarından birisiydi.
Hazırlıkları 1986'da başlayan, ardından Dünya Ticaret Örgütü'nde gündeme alınan
MAI, 1995'te OECD bünyesinde görüşülmeye başlandı. 1998'de bütün dünyanın
gündemine giren MAI, aynı yıl içinde imzalanıp uyulamaya sokulacaktı. Ancak hesaplar
tutmadı. Hem emperyalist ülkelerin kendi aralarında anlaşamaması, hem de MAI
konusunda bütün dünyadan gelen tepkiler nedeniyle anlaşma metni ertelendi.
MAI karşıtı etkinlikler emek cephesi ve ona güç veren oluşumlar bakımından hayli
önemliydi. Birçok ülkede bu konuda çalışma yapan gruplar oluşturuldu. Bu konuda
sendika olarak bir ilke imza attık
1998 içinde MAI KARŞITI ÇALIŞMA GRUBU'nun kurulmasına öncülük ettik ve içinde yer
aldık. Sendikalardan odalara kadar bir çok sivil toplum kuruluşunun içinde yer
aldığı çalışma grubu ULUSLARARASI MAI KARŞITI ÇALIŞMA KOALİSYONU'na üye olarak
Paris'teki protesto gösterilerinin içinde yer aldı.
...Ve 1999 başları...
1998'e veda ettiğimiz günlerde emek kesimi için umut verici bir
adım atıldı. DİSK, Türk-İş ve Hak-İş konfederasyonları bir araya gelerek uzunca
bir aradan sonra EMEK CEPHESİ'ni kurdu.
Başta işten çıkarmalar olmak üzere Zorunlu Tasarruf Birikimlerinin gerçek değerler
üzerinden ödenerek uygulamaya son verilmesi, İşsizlik Sigortası ve İş Güvencesi
Yasa Tasarısı'nın bir an önce meclisten geçirilmesi konusunda üç konfederasyonun
ortak görüşleri ortaya çıktı.
Bu cephe 1999 yılında çalışmalarını sürdürmekte ve emek kesiminin toplumsal
yaşam içindeki etkinliğini arttırmada hayli etkin olacak.
1999'a MERHABA derken greve hazırlanan işçiler de var. Tekstil
işkolunda sözleşme görüşmeleri devam eden DİSK'e bağlı Tekstil, Türk-İş'e
bağlı Teksif ve Hak-İş üyesi Öz İplik-İş sendikalarına üye 70 bine yakın
işçi Temmuz ayından bu yana süren sözleşme görüşmelerinin tıkanması üzerine 12
Ocak günü greve çıkacak.
1999 yılı sözleşmeler yılı olacak.
Türk-İş'e bağlı sendikalara üye 600 bin kamu işçisi için
yavaş yavaş sözleşme masalarına oturuluyor. Ocak ayından sonra süreç hızlanacak.
Sendikaların karşısına getirilecek başlıca teklifler düşük zam
oranları, esnek çalışma yöntemleri olacak. Kamu sözleşmeleri önümüzdeki dönem
sözleşme masalarında konuşulacakların habercisi olması bakımından da hayli önem
taşıyor.
1999'un işsizliğin olmadığı, çocukların aç
dolaşmadığı, çalıştırılmadığı, kadınların bin bir sorunla ezilmediği bir
yıl olması dileklerimizle...