Sendikalaşma sanayileşmenin
ürünü olduğuna yukarıda deği
nmiştik.
Osmanlı'dan alınan güçlü bir sanayileşme ve kitlesel anlamda
işçi bulunmadığından, Türkiye Cumhuriyetinin sanayileşme girişi
mlerine bakmak gereklidir.
Asıl atılım 1930
sonrasında başlamıştır. Şeker fabrikaları, Sümerbank, Kömür işletmeleri,
Karabük Demir çelik, Türk Petrolleri, Kağıt fabrikaları izleyen yıllarda devlet eli
ile oluşturalan sanayi girişimleridir.
Bunları diğer işletmeler izlemiştir.
İşçi sayısında büyük artışlar oldu ancak "sınıf"
temelinde bi
rleşme
yasaktı.
Dolayısıyla sendikaların kuruluşu yasaktı.
İşçi- işveren ilişkilerini düzenleyen bir yasa kaçınılmaz hale
ge
ldi.
1936 yılında ilk İŞ
KANUNU çıkartıldı.
İkinci Dünya savaşının bitiminde dünyada demokrasi rüzgarları
esiyordu. Türkiye'de bu etki ile süratle "çok partili" düzene geçti.
1945/46 yıllarında Çalışma Bakanlığı, İş bulma Kurumu ve
İşçi Sigortaları kurumu kuruldu.
Sendikasız bir demokrasi olamazdı...
1947 yılında ilk Sendikalar kanunu çıkartıldı ve ilk kez yasal
zeminde sendikalar kuruldu ve faaliyet gösterme çabasına girdiler.
"Çabası" diyoruz çünkü toplu iş sözleşmesi ve grev
yasası çıkarılmadı.
Toplu sözleşme ve grev hakkı vaadini yerine getirmeyen siyasi
iktidara karşı işçi sendikaları 1952 yılında berleşerek TÜRK-İŞ'
i kurdular.
Sendikaların varlığına
karşı grevsiz ve yetersiz toplu pazarlık hakkıyla faaliyet gösterdiğinden işçi
haklarının korunmasında yete
rince etkin olunamadı.
1961 Anayasasında ilk kez "grev hakkına"
yer verildi.
1963 Kavel grevinde, grev
hakkının Anayasada bulunmasının yeterli olmadığı, grev hakkının uygulama esas ve
koşullarını göster
ecek
bir "Grev Yasası" ihtiyacı çarpıcı bir şekilde ortaya çıktı.
1963 Temmuzunda 274 Sayılı yeni bir
Sendikalar
Kanunu ile 275 sayılı Toplu
Sözleşme Grev Yasası çıkartıldı.
1966'da yaşanan Paşabahçe grevine dayanışma gösterilmesi
konusunda Türk-İş'e bağlı sendikalar arasında görüş ayrılığı çıktı.
Dayanışma göstermek isteyen sendikalar; Sendikalar Arası Da
yanışma (SADA) biçiminde
birleşerek, greve sahip çıktılar.
Türk-İş bu sendikaların üyeliklerini askıya aldı.
13 Şubat 1967 tarihinde, bu sendikalardan T. Maden-İş, Lastik-İş,
Basın-İş, Gıda-İş ve Zonguldak Maden İşçileri Sendikaları DİSK
'i kurdular.
1960-1980 arası dönemde
ülkedeki siyasal yaşamın da zenginlğine bağlı olarak çok sayıda sendika kuruldu.
Uzun ve etkili grevler direnişler yaşandı.
51 yıl aradan sonra ilk kez 1976 yılında 1 mayıslar kutlanmaya
başlandı.
Yaygın ve uzun süreli kitlesel grevlerle 1980'lere gelindi.
1980 sonrasında sendikal hareket
önemli yaralar aldı. DİSK ve bağlı sendikalarının kapatılmasının ardından
demokratik yaşamın vazgeçilmez unsurları olan sendikaların etkinliği olabildiğince
sınırlanmıştı.
1983 yılında yasal düzenlemelerin yapılması sonrasında sendikal
hakeret fiili örgütlenme sorunlarıyla, grev yasakları ve uzun pros
edürlere bağlanan toplu sözleşme
işleyişiyle karşı karşıya kaldı.
1980-1987 arasındaki uzun sessizlik döneminin ardından zorlu
yılların verdiği birikimle ve işçi sınıfının maddi ve manevi kazanımlarının
had safhaya ulaşmasıyla tabanda bir hareketlilik yaşandı. Tabandan gelen hareketlenme
sendikalara da yansıdı.
1986 Kasım ayında başlayan ve 2650 işçinin katıldığı GREV'in
sesi sadece ülke sınırları içinde kalmadı. Dünya duydu..
Ulusal ve uluslararası dayanışma 93 gün süren grevi ayakta tutan
ve başarıya taşıyan temel güçtü.
Bu yasalarl
a dahi grev yapılabileceği görüldü, grev işçi sınıfının yolunu açtı,
ışık verdi.
1987 yılı eylemleri ağırlıkla toplu iş sözleşmelerindeki
kayıpl
arın
kazanılması istemliydi.
1989 yılı Bahar Eylemleri adıyla anılan süreçte özellikle kamu
işyerlerindeki işçilerinin yoğun eylem ve protestoları yaşandı. Kamu ve özel
kesimde çalışan işçilerin eylemleri birlikte alanlara yansıdı.
Ekonomik taleplerle başlayan eylemlerle 1980 sonrasının kayı
plarını telafiye yönelik önemli
kazanımlar sağlandı. Sendikal hareket kendini bulmaya başladı.
1990’lı yılların başlangıcı işçi hareketi ve sendikacılık
hareketi bakımından hayli canlı bir dönemdi. DİSK ve bağlı sendikalar ha
kkındaki davaların beraatla
sonuçlanması üzerine 1992 yılından itibaren tek tek faaliyete
geçti.
1990’ların ortalarına
doğru sürekli hale gelen ekonomik krizler ve küreselleşme adı altında sunulan
sermayenin uluslararası pazardaki rekabet taktikleri sendikal hareketi ve işçi
sınıfı hareketini geriletme yönünde etkiler gösterdi.
Günümüzde sendikal hareket gerek sermayenin
yeniden yap
ılanma süreçlerinin, gerekse
yasal ve fiili örgütlenme engellerinin etikis altında zorlu bir dönemden geçiyor.